18 Eylül 2013 Çarşamba

SÜLEYMENİYE ERCİYES DAĞININ KOPYASIDIR


Süleymaniye Erciyes dağının kopyasıdır.

Mimar Sinan'ın Kayserinin Ağırnas köyünden devşirilmiş bir Osmanlı vatandaşı olduğunu bilmeyen neredeyse yoktur.
Devşirmelerin memleketlerini bir daha görme şanslarının olup olmadığını bilmiyorum. Muhtemelen böyle bir yasak yoktu ama pratik olarak bu imkânsızdı. Zira gördükleri eğitimin başlama yaşını ve şeklini göz önüne alırsak onların evlerini ve ailelerini bir daha görme imkânı pratikte yoktu.

Erciyes dağının kuzeybatıdan görünüşü.

 Yavuz Sultan Selime kadar devşirme işi Rumeli’den yapılırdı. 1512 yılında Yavuzun “Artık Anadolu'dan da devşirme yapılmasına” karar vermesi üzerine Sinan Anadolu’dan ilk devşirilenlerdendir. O zamana kadar taş işçisi olarak çalışmış, yol köprü ve bina yapımında oldukça deneyim kazanmıştı. Hayatına kabaca bir bakış attığımızda memleketini ziyaret edip hasret giderdiğine dair bir kayda rastlayamıyoruz. 23 yaşında memleketinden ayrılan bir gencin sıla hasretini anlamak zor değil. O, köyünü, ilini ve hayatın merkezinde olan Erciyes dağını mutlaka çok özlemişti.

Süleymaniye'nin Kuzeydoğudan görünüşü

İşte Kanuni’nin ona Süleymaniye’yi yapma görevini verdiğinde, doğduğundan beri hep karşısında olan ve 23 yaşında anılarına hasretle gömdüğü Erciyes’i İstanbul’a bir sembol olarak taşıma fırsatını da bulmuş oldu.
Erciyes’in konumuna bakacak olursak doğu yamacı nispeten daha dik batı yamacının ise giderek tatlı bir meyille Kayseri’yi kucaklayacak biçimde kavislendiğini görürüz. Sinan’ın Süleymaniye’si aynen bu topoğrafyaya uygun olarak, güneydoğuda daha dik bir yamacın üzerinde dimdik yükselir. Kubbenin bulunduğu yer Erciyes’in zirvesinin tam bulunduğu yere tekabül eder. Sonra son cemaat yeri ve minarelerin kuzeybatıda yer aldığını ve Erciyes’in Kayseri’yi kucaklaması gibi Unkapanı ve Zeyrek tarafına kucak açtığını görürüz. Kimbilir belki de minarelerden biri Alidağı’nı sembolize ediyordur.

Edirne’deki Selimiye böyle bir sembolizm anlayışı taşımaz. Zira Sinan hasret çektiği Erciyes’i ebediyen İstanbul’a taşımış ve tekrar etme gereği duymamıştır. Selimiye’nin dört minaresi de caminin birer köşesindedir. Oysa Süleymaniye’nin tüm minareleri kuzeybatıya Kıblenin tersi istikametinde konumlandırılmıştır.

İşte size Memleket hasretinin en güzel ifadesi. Koca Sinan padişahıyla bunu paylaştı mı, yoksa hiç kimsenin anlamasını istemedi mi bilemiyorum ama Süleymaniye’yi ve Erciyes’i birlikte düşününce bunun kesin olduğuna inanıyor insan. Böyle bir hasrete saygı duyulmaz mı? Türbesini bu sembolik dağın eteğine yaptırması da bunun kanıtıdır. Zira onun deyimiyle Süleymaniye kalfalık, Selimiye ustalık eseridir. Neden ustalık eserinin yanına değil de kalfalık eserinin köşeciğine konmuştur türbesi.

10 Eylül 2013 Salı

İSLAM OLİMPİYATLARI İÇİN ÖNERİLER

              İslam Olimpiyatları:

        2020 Olimpiyatını Tokyo 30 karşı 66 oyla (kılpayı) kazandıktan sonra bizi tıpkı AB üyeliğine İslam olduğumuz için almadıkarı gibi Olimpiyatı da İslam olduğumuz için vermediklerine iyice kanaat getirdik. Kim bilir belki de Biz islam olduğumuz için değil kendileri İslam olmadıkları içindir.
        AB üyeliğimizin gerçekleşemeyeceğini anladığımızda İslam birliği projesi için avan proje yarışması açmayı düşünmüştük. Şimdi de İslam olimpiyatlarını düşünmekte fayda olduğunu AKP liler gündeme getirince ben de hemen bu konuda kafa yormaya başladım. Eeee tabii şimdiden fikir üretmek gerek.
        Tabii bazı kırmızıçizgiler olacak önce onları saptamak lazım. Bir defa bu yarışmalara katılacakların İslam, sünni ve cemaatçi olması gerek.  Önde gelen cemaat liderlerinden sertifikalı olmalı. Madem bunu hallettik. Şimdi gelelim branşlara: Tabii kızlar için ayrı erkekler için ayrı branşlar tertiplemek gerek.
        Erkekler için yağlı güreş, aba güreşi taş kaldırma ve fırlatma, Güvercin takla, Çelikçomak, Uzuneşşek, Tavşan kaç tazı tut. Taksimde hızlı ağaç kesme yarışması. Tabii bu iki aşamalı olacak koruyan takımlar, kesici takımlar. Koruyan takımlar biber gazı ve tomalarla dağıtılırken kesiciler aradan fırlayıp ağaçları hızla kesecekler. Her takıma bir ağaç tahsis edilecek. Marşları da “baltalar elimizde palalar belimizde” olacak.
        Uzağa tükürük atma, rüzgara karşı işeme yarışmaları da olmalı. Tabii ki bir İ.Olimpiyat komitesi olacak daha ne gibi, özellikle de Türk İslam adetlerini yansıtan oyunlar olabilir. ABD kızmazsa BUZKAŞİ de ilave edilebilir; malum ABD Afganlarla biraz papaz da, kızabilir.
         Gelelim kızlara.
      Örgü yarışması, çarşaftan kol atma, beştaş, seksek, saklambaç ve literatüre geçmiş başka islamik branşlar dahil edilmelidir.
        Kızlar için ayrı erkekler için ayrı tilavet, ezan, masal anlatma gibi şeyler de aklıma geliyor ama sadece   İ. Olimpiyat komitesine yardımcı olmak için.
        Bizde pek revaçta olduğu için doping de meşru sayılmalı hatta en kaliteli ve etkili doping maddeleri icadı da yarışmalara dahil edilebilir. Bakın o zaman dopingli çıkan Nevinimizin adını da tesise koymanın yasal altyapısını sağlamış oluruz.
         Haaa bir de kına ihtiyacının karşılanması için kazananların kazandıkları, kaybedenlerin de kaybettikleri için yakmaları için kınakına satan reyonlar bir ayrıntı olarak unutulmamalıdır.
        Birkaç küçük sorun var ama onları da tanımayız olur biter. Birinci sorun Olimpiyat sözcüğü tescilliymiş. Tanımayız. Bizde korsancılık taklitçilik telif hakkına boşverme neredeyse yasal gibi serbest nasıl olsa.
       Olimpiyatlar zamanında bütün savaşlar durur kimse silaha el sürmezmiş ve olimpiyatlar barışı simgelermiş. Biz inadına İ.Olimpiyatları sırasında barışı yasaklar yoksa bile savaş çıkarmayı şart koşarız olur biter. Gerçi İslam dünyasında savaşsız bir gün bile geçmediğinden bunun sorun olacağını sanmıyorum. Hatta her dört yılda bir İ.Olimpiyatları için savaşacak aday ülkeleri yarışmayla  seçebiliriz.
Eminim büyüklerimiz bizden daha iyi düşünür benim aklıma gelmeyen muzırlıkları onlar tamamlar.


7 Eylül 2013 Cumartesi

OLİMPİYATI TOKYO ALDI BİZ HALKALARINI


       7 Eylül 2013 cumartesi öğleden sonra, hangi kanalı açsam olimpiyat seçmeleri. Meğer ülke kaynayıp dururmuş da benim haberim yokmuş. Olimpiyat ateşi bizim medyayı yakarmış da ben üşüyüp dururmuşum. Hele bir de başbakanı bu konuda canlı yayında görünce onun yüzünün olmadığı bir çocuk kanalına kadar zap üstüne zap yapıyorum.
       Sonra son dakika müjdesi her kanalda yanıp sönüyor. “İspanya elendi finalde Tokyoyla başbaşa kaldık”
          Hemen 1964 Tokyo olimpiyatlarının Abidin Dinonun yönettiği filmi geliyor aklıma. Defalarca seyretmiştim, yine bulsam seyrederim.
       Aman bir kıyamet bir kıyamet, yağ çekecek ya bizim medya “çantada keklik” gibi müjdeler veriyorlar. Bizim medya için kolay; olmadı çarkediverirsin. Melih Gökçek de bir politikacı ve yüzsüz onun için yüksekten atmasını normal karşılıyorum. Ama basının daha ihtiyatlı olması gerekmez mi? Neden mi?
         Daha dün 20 yaş altı futbol organizasyonu yapmışsın. Ne kadar övünsen de seyirci yok,  neredeyse üste para vereceksin ama kimse maçlara gelmiyor, Akdeniz olimpiyatları yapıyorsun durum aynı.
      Dünya çapındaki atletlerin Afrikadan, geri kalanı sürekli dopinkli. Halkın sadece kazanmaya şartlandırılmış, yarışma ruhunu takdir eden yok. Kazanmak için her türlü pis işe hazırız. Naim Süleymanoğlunu bile Bulgaristandan parayla almadık mı?
         Tanıtım filminle ülken aynı değil. Yılmaz Özdil ne güzel yansıtmış. “Takiye olimpiyatları olsaydı mutlaka kazanırdık” diye.
      Hiç dostun kalmamış, dış politikan yerlerde sürünüyor, içerde biber gazı kahramanı polisin, Suriye’ile savaş için çığlıklar atıp darbe yaptırmaya çalışıyorsun, Mısırda darbe yapanlara savaş açmaya çalışıyorsun. Tezatlar, çifte standartlar, dünyanın gözü senin ve dolayısıyla benim, bizim üzerimizde ve kaşlar çatık. İnsan hakları ihlallerinde lidersin, ekonomin çatırdıyor ve olimpiyatlara talipsin. Son büyük oy hayalleri nihayet saat 23 civarında uçup gidiyor. Tokyo, Olimpiyatları ikinci kez alırken Türkiye beş tane sıfırı alıyor. Umarım ayaklar yere basmıştır.

       Bilgin Gökberk tam isabet eden bir laf söylüyor. “sen olimpiyat için taşa toprağa betona yatırım yapıyorsun insanın olimpiyata hazır değil ona da yatırım yapmalıydın.”