27 Haziran 2018 Çarşamba

MUHARREM İNCENİN KÖYÜ


     
  Köy kapalı bir toplumdur. İnsanlar her gün her saat birliktedir. Tarıma dayalı işler bütün yıla yayılmaz. Yayılsa bile bu günün birkaç saatiyle sınırlıdır. Özellikle tütün işçiliği yılın 13 aynın kapsasa bile günün erken saatlerinde başlar ve öğle olmadan sona erer. Kadınlar aralarında dedikodu yapar ve sonra da oturur birlikte iş yaparlar.
       Köyde hiçbir şey gizli kalmaz ve herkes herkesin bütün sırlarını bilir. Zaman zaman tam bir dayanışma zaman zaman da tam bir düşmanlık vardır. Doğu köylerinde bu çok sert batıda ise daha makuldür. Ama sonunda iyilikler hep çabuk unutulur, küçük kötülükler asla...
       Gidin bir köye sorun “Ahmet nasıl biridir?” adamlar hemen senin niyetini anlamaya çalışır ve sorular sorarlar önce. Sen aradığın Ahmet için bir avantajla gelmişsen inceden inceden başlarlar bunu engellemeye.
       “İyi adamdır ama… “ diye başlayıp çocukken nasıl kavga ettiklerinden onu nasıl dövdüğünden dem vurur ve onun önünü kesmek için elinden geleni yapar.
    50 yaşındaki adamın çocukluğunda yaptıklarını hiç unutmazlar ve onun değişebileceğini, gelişebileceğini, dönüşebileceğini hiç ama hiç kabul etmezler.
        
     40 yıl önceki bir hatayı bile asla unutmaz ve her an intikam için bir fırsat kollarlar. İntikam dediysek öyle öldürme falan değil tabii. Taş oynarken çifte okey atmak gibi mesela.
        Köylerde insanlar hem dayanışma hem de ayrışma için çok sebebe sahiptirler. Mazotun bitmiştir komşunun traktörünü istersin hiç tereddütsüz verir. Onun ihtiyacında sen yan çizersen bunu asla unutmaz.
        Komşular daima gizli gizli ama çok şiddetle kıskanılır. Biri okumaya devam eder de başarırsa bu müthiş bir kıskançlık nedenidir. Her fırsatta bu başarının önemsiz olduğu dile getirilerek küçümsenir. “O daha düne kadar donunu bağlayamazdı onun mesleğine ne yararı olabilir ki “ falan denir.
      Birisi telefon mu aldı en kısa zamanda daha iyisi alınmalı ve kahve masasının üzerine konup teşhir edilmelidir. Bu hemen diğerlerini de harekete geçirir ve en pahalı ve özellikli telefonlar işe yaramayacak olsa bile satın alınmalıdır. Köylerdeki bu yarış şehirlerden daha hızlıdır.
        Hele hele milletvekili veya cumhurbaşkanı adayı olacaksın. Beynin bütün kıvrımları taranır ve onu desteklemek veya kösteklemek için tüm hafızayı beşer ortaya dökülür. Sonunda köyünde en düşük oy oranı ile karşılaşırsın. Tabii köyün en zengini, en kabadayısı ve en zalimi değilsen bunlar olur. Aksi halde tek bir kişi bile köyünde sana karşı oy kullanamaz.
       Hikaye bu ya. Bir gün köylünün karşısına birisi gökten iner. Donup kalan köylünün şaşkınlığı geçtikten sonra adam konuşur. “Ben Hızır’ım dile benden ne dilersen. Ev dile, toprak dile, traktör dile derhal yerine getireceğim, ancak bir şartım var. Sen ne dilediysen komşuna ondan iki tane vereceğim.” Adam kara kara düşünür ve sonunda dileğini söyler. “BİR GÖZÜMÜ KÖR ET.” İşte Muharrem, köyünde bunun için en düşük oyu aldı. Sevgiyle kalın. Köylünüzden uzak kalmayın ama ona da güvenmeyin derim. Bu yazıyı 2018 yılının 27 Haziranında yazmışım. Muharrem'in son çıkışı bu yazımın biraz eksik kaldığını anlamama neden oldu. Onu da bir tek cümleyle tamamlayayım.
          Köylü yine de köylüsünü en iyi tanıyan ve en iyi değerlendirendir. Köylüsünün Muharreme oy vermeyişi onun güvenilmezliğinin bir sonucu olabilir mi.