Kabak Çiçeği Gibi açılmak.
Langa, yakın tarihe kadar
sebze bahçeleriyle meşhurdu. En iyi hıyar Langa’da, en iyi göbekli marul
Yedikule’de yetiştirilirdi. Tabii arada kabak, yeşil soğan, maydonoz, dere otu
falan da çeşit olsun diye aralara serpiştirilirdi. Böyle olunca da bu
sebzecilik diliyle yapılan benzetmeler de argo sözlüklerimize girmiştir. Kaba
ve özensiz davranan kişilere “Ne o lan, Langa hıyarı gibi…” pantolonunun arkası
eskimekten tül gibi olmuş birinin poposuna bakıp “ Ne o be, kış kabağı gibi
çıkmış…” diye takılınır, her lafa atlayana da “her lafa maydonoz olma be
kardeşim”, “Sarmısağı gelin etmişler kırk gün kokusu çıkmamış” gibi bol sebzeli
benzetmeler türetilirdi.
Şükûfe 17 yaşında 55
yaşındaki biriyle evlendirilir. Şükûfe güzel kızdır Allah için, Tüm mahalle
sonucu merakla beklemektedir. Beklenen olmaz ve Şükûfenin evliliği normal ve
düzgün gider. Üstelik günün modası çarşafıyla dolaşırken de kimseyle göz teması
kurmaz. Mahallelinin dikkati artık dağılmış gelecek için yazılan senaryolar
tavsamıştır.
Bir gece bir vaveyla
yükselir. Yataklarından fırlayan mahalleli Şükûfenin feryatlarına koşarlar.
Zavallının kocası vefat etmiştir. Sela verilir, imam gerekenleri yapar ve
cenaze defnedilir. Aradan tam yedi gün geçer. O gece dua okunur ve herkes evine
çekilir.
Sabah saatlerinde kahve
halkı yavaş yavaş pişpirik, domino ve papaskaçtı oynarken yukardan sapsarı bir
ipekli kadife giymiş olan Şükûfe salınarak gelir ve kahvenin önünden edalı bir
şekilde geçer. Tüm gözler faltaşı gibi
açılmıştır. Bahçıvan koca Mestan’ın sesi duyulur. “Te be more bizim Şükûfe kabak çiçeği gibi
açılmıştır be ” diye davudi
sesiyle benzetmeyi patlatır.
İşte o gün bu gündür.
Kabak çiçeği gibi açılmak cümlesi bu gibi durumlarda akla gelen cümledir.