Ünlü Yemen türküsü yüzyıllarca “Burası MUŞ tur yolu yokuştur”
diye söylenirken birden MUŞ yerine HUŞ diye söylenmeye başlandı. Bunun fitilini
ateşleyen kendisi inkâr etse de ünlü tarihçi ve müzikolog Murat Bardakçı’dır.
Eline bir mektup geçer (Biz eski yazıyı bilmediğimiz için ne demek istediğini
pek anlayamayız) Bir imla hatasından dolayı HUŞ u Herkes MUŞ diye okumuş ve de
Yemendeki HUŞ kalesini Muş diye okumuşuz.
İlkönce kelimenin anlamından başlayalım. HUŞ bir ağaç türüdür.
(BETULA) ve kuzey yarım kürenin kuzeyinde doğal olarak yetişir ve soğuğa
dayanaklılığı ile ünlüdür. Yemen de yetişmesi ve adını bir kaleye verme
olasılığı yoktur. 2007 yılında Yemen Büyükelçiliğine başvurarak böyle bir kale
adı veya yerleşim yeri olup olmadığını sormuş GOOGLE EARTH da da santim santim
aramıştım. Böyle bir yer yoktur sonucuna vardım. Hatta buna yakın telaffuzu
olan bir yer bile yoktur.
Bu işin sadece bir yönü, ikinci iddia MUŞ un ova olduğu ve “yolunun
yokuş olmayacağı” iddiası var. Evet Muş bir ovadadır ama iki çıkışı vardır. Birisi
Kulp üzerinden Diyarbakıra diğer de Van tarafınadır. Muş’un sadece Kuzeydoğusu
ovadır ve üç tarafıda dağlarla çevrilidir. Yani Muştan çıkışlar o zamanlar hep yokuştu (Şimdi bile).
Kulp üzerinden Diyarbakır çıkışı ise 2646 metre rakımlı geçitten geçilerek çıkılır.
Muşun rakımı 1250m civarıdır. Asker sevki de bu yoldan yapılırdı.
Muş Osmanlının Doğu illerindeki asker toplama merkeziydi.
Yani tüm civar illerden askere çağrılan (seferberlik ) askerler burada toplanırlardı.
O zaman askere çağrılanlar ikiye ayrılırdı. Bunlardan birincisi askerlik çağına
yeni girmiş olan tertipler ve savaş sırasında geri çağrılan yedekler (REDİF)
Redifler daha önce askerliğini tamamlamış terhis olmuş ama savaş sırasında geri
çağrılmış olanlardı. Bunlar genellikle çiftini çubuğunu eşini çocuklarını
bırakıp VATAN için savaşa çağrıldığı için MUŞ kışlalarına koşanlardı. “Kışlanın
önünde REDİF sesi var/açın çantasını acep nesi var./ bir çift kundurası bir de
fesi var” dizelerinin anlamı böylece anlaşılmış olur.
Tellal davula vurup da “Duyduk duymadık demeyin ….Diye
seslenmeye başlayınca bütün yürekler küt küt atmaya başlar ve kulak kesilirdi. …
Ahmet oğlu Hasaaaan, Halil oğlu Sefeeeer….. diye başlayınca ismi okunanların
evlerinden acı bir vaveyla kopardı…
Havada bulut yok bu ne dumandır (endişeyle buğulanmış gözler
etrafı dumanlı görür) Mahlede ölen yok bu ne şivandır (çığlık, ağıt ) şu Yemen
elleri ne de yamandır (genellikle Yemene gönderildiklerinden) Burası Muştur yolu yokuştur. Giden gelmiyor
acep ne iştir. (Yemen savaşlarında bir milyondan fazla insan ölmüştür. (Ölen
nasıl gelsin ki)
Türk insanı Yemen için neden öldüğünü hiçbir zaman
anlayamamıştır. Bu anlamsızlığı da şöyle vurgulamıştır. “Alo Yemendir gülü
çimendir. Giden gelmiyor acep nedendir.” Çimen görebilirsen bunu GÜL görmüş
sayabilir sevinebilirsin. Yemen böyle bir yer. Böyle kupkuru çöl parçasında
Anadolu insanı neden gider de geri gelmez. ACEP NE İŞTİR. Diye hayretini dizelere
döker.
Bu 1 milyonu aşkın şehidin geri bıraktıklarının acılarının
düğümlendiği yer MUŞ ilimizdir. Bunu bir aklı evvelin çıkıp da HUŞ olarak
değiştirmesi MUŞ’lu olmadığım halde kanıma dokunuyor. Bu türkünün sözlerine HUŞ
adını monte ederek okuduğunuzda mantıksızlık zaten çok açık şekilde sırıtır. Böyle
olduğu halde bunu satmaya kalkan kişilere yazıklar olsun. Hocam ve çok saydığım
Erol Sayan’ın bile buna alet olmasını hiçbir zaman anlamış değilim. Siz ne
dersiniz.
Yemen bizim için neden bu kadar önemli olmuştur onu da bana
anlatabilecek biri olursa sevinirim.