LİBYA- TÜRKİYE BENZERLİĞİ
Libya halkı sömürgeci İtalyanlarla
amansız bir savaş vermişlerdi. Uzun asırlar boyunca Roma imparatorluğunun
toprakları olan Kuzey Afrika Romanın tahıl ambarlığı yaptığı dönemlerde önemli
bir ticaret ve yerleşim yeri olarak da işlev gördü. Merkezi bu günkü Tripoli
olan üç büyük Roma kenti buradaydı. (Tripoli, Leptis Magna ve Sabrata) Hatta
Septimus Severius ilk Afrika kökenli Roma imparatoruydu. Onun zamanında bu şehirler
en parlak dönemlerini yaşadılar.
Sonradan bu topraklar Vandalların,
Emevi ve Abbasilerin, Bizans’ın, Memlukluların ve son olarak da Osmanlıların
eline geçti. 3.5 asır kadar Osmanlı eyaleti olarak kalan bu günkü Fas, Tunus,
Cezayir ve Libya 1900 lü yıllarda Cezayir ve Tunus, Fransızların, Libya
İtalyanların sömürgesi olarak el değiştirdi. Ancak bu el değiştirme her iki
devlete de Kuzey Afrika halklarına da acıdan başka bir şey getirmedi. Avrupa
devletlerinin gaddarca bu halkları ezmeye çalışması çok can kaybına ve büyük
katliamlara neden oldu. Bu üç ülke de bağımsızlık savaşlarını Türk kurtuluş
savaşından ilham alarak yaptılar. 1953 yılında Libya bağımsızlığına kavuşmuş
görünse de perde arkasından İngiltere’nin yönettiği bir kraliyet olarak
kurulmuştu. Libya’nın yeni bulunan petrolünü İngiltere varili 3.5 dolara
satıyor ve bundan Libya’ya 30 cent pay veriyordu. Kral İdris’in bu duruma
kayıtsız kalması Yüzbaşı Muammer Kaddafi liderliğindeki genç subayların Kral
İdris’in Türkiye’yi ziyareti sırasında devirerek yönetime el konması ile yeni
bir boyuta taşındı.
Kaddafi süratle petrolü ve diğer doğal
kaynakları devletleştirdi. İtalyanları sınır dışı etti. Öyle ki İtalyan
mezarlıklarını bile ülkeden çıkarttırdı. Libya hızla zenginleşmeye başlayarak
borçsuz bir ülke haline geldi.
Kaddafi sağlığı, eğitimi, konut sahibi
olmayı devletin görevi sayarak ücretsiz hale getirdi. Eğitim yapmak isteyen her
kesin bu imkâna sahip olmasını sağladı. Vergileri yok seviyesine indirdi.
Elektrik ve su yok denecek kadar düşük bir ücretlendirmeye tabi tutuldu. Buna
karşılık hiçbir demokratik kurumun varlığına izin vermedi. Tutarsız ve zaman
zaman zalim bir şekilde muhaliflerini ezdi. Libyalılık ve Afrikalılık bilincini
yaratmaya çalıştıysa da kabile bilincini kırmayı başaramadı. Halkının bir
bölümünün ilahı olurken bir bölümünü de düşman haline getirdi.
Sonunda 15 Şubat 2011 günü Arap Baharı
Libya’nın da kapısına dayandı. İç savaş halen sürüyor. Ülke ekonomisi ve doğal
kaynakları yabancıların eline geçti. 5 yıldır süren ve daha ne kadar süreceği
bilinmeyen iç savaşın ardından tekrar bir kurtuluş savaşı yeni emperyalizme
karşı verilecektir. Kaddafi ülkesine hizmetler yaptı kuşkusuz. Yolsuzluklar da
yaptı ama yapması gereken en önemli şeyi yapamadı kin ve düşmanlığı ortadan
kaldıramadı; aksine güçlenmesine yaptığı infazlarla neden oldu. Onu bir
köpekmiş gibi öldürenlerin de yaptıklarını ödemiş olduklarından kuşku yok. Libya’nın
başına gelenlerin asıl sebebi kuşku yok ki yabancıların iştahını kabartan,
onları çıldırtan hırslarına alet olan Libyalılardır.
Türkiye’nin bizim bilmediğimiz onların
bildiği nice değerli kaynakları var ve onlar bunu istiyorlar. Başımızdakilerin
ektiği kin ve düşmanlık tohumları bakın nelere mal oluyordu. Yeni Libya
olmamıza ramak kalmıştı. Umarım Libya örneği bize de iyi bir örnek olur.
Libya iç savaşını yaşayan biri olarak
bunu yazmayı kendime hak saydım.