Köy kapalı bir toplumdur. İnsanlar her gün her saat
birliktedir. Tarıma dayalı işler bütün yıla yayılmaz. Yayılsa bile bu günün
birkaç saatiyle sınırlıdır. Özellikle tütün işçiliği yılın 13 aynın kapsasa
bile günün erken saatlerinde başlar ve öğle olmadan sona erer. Kadınlar
aralarında dedikodu yapar ve sonra da oturur birlikte iş yaparlar.
Köyde hiçbir şey gizli kalmaz ve herkes herkesin bütün
sırlarını bilir. Zaman zaman tam bir dayanışma zaman zaman da tam bir düşmanlık
vardır. Doğu köylerinde bu çok sert batıda ise daha makuldür. Ama sonunda
iyilikler hep çabuk unutulur, küçük kötülükler asla...
Gidin bir köye sorun “Ahmet nasıl biridir?” adamlar hemen
senin niyetini anlamaya çalışır ve sorular sorarlar önce. Sen aradığın Ahmet
için bir avantajla gelmişsen inceden inceden başlarlar bunu engellemeye.
“İyi adamdır ama… “ diye başlayıp çocukken nasıl kavga
ettiklerinden onu nasıl dövdüğünden dem vurur ve onun önünü kesmek için elinden
geleni yapar.
50 yaşındaki adamın çocukluğunda yaptıklarını hiç unutmazlar
ve onun değişebileceğini, gelişebileceğini, dönüşebileceğini hiç ama hiç kabul
etmezler.
40 yıl önceki bir hatayı bile asla unutmaz ve her an intikam
için bir fırsat kollarlar. İntikam dediysek öyle öldürme falan değil tabii. Taş
oynarken çifte okey atmak gibi mesela.
Köylerde insanlar hem dayanışma hem de ayrışma için çok
sebebe sahiptirler. Mazotun bitmiştir komşunun traktörünü istersin hiç
tereddütsüz verir. Onun ihtiyacında sen yan çizersen bunu asla unutmaz.
Komşular daima gizli gizli ama çok şiddetle kıskanılır. Biri
okumaya devam eder de başarırsa bu müthiş bir kıskançlık nedenidir. Her
fırsatta bu başarının önemsiz olduğu dile getirilerek küçümsenir. “O daha düne
kadar donunu bağlayamazdı onun mesleğine ne yararı olabilir ki “ falan denir.
Birisi telefon mu aldı en kısa zamanda daha iyisi alınmalı
ve kahve masasının üzerine konup teşhir edilmelidir. Bu hemen diğerlerini de
harekete geçirir ve en pahalı ve özellikli telefonlar işe yaramayacak olsa bile
satın alınmalıdır. Köylerdeki bu yarış şehirlerden daha hızlıdır.
Hele hele milletvekili veya cumhurbaşkanı adayı olacaksın.
Beynin bütün kıvrımları taranır ve onu desteklemek veya kösteklemek için tüm
hafızayı beşer ortaya dökülür. Sonunda köyünde en düşük oy oranı ile
karşılaşırsın. Tabii köyün en zengini, en kabadayısı ve en zalimi değilsen
bunlar olur. Aksi halde tek bir kişi bile köyünde sana karşı oy kullanamaz.
Hikaye bu ya. Bir gün köylünün karşısına birisi gökten iner. Donup kalan
köylünün şaşkınlığı geçtikten sonra adam konuşur. “Ben Hızır’ım dile benden ne
dilersen. Ev dile, toprak dile, traktör dile derhal yerine getireceğim, ancak
bir şartım var. Sen ne dilediysen komşuna ondan iki tane vereceğim.” Adam kara
kara düşünür ve sonunda dileğini söyler. “BİR GÖZÜMÜ KÖR ET.” İşte Muharrem, köyünde bunun için en düşük oyu aldı. Sevgiyle kalın. Köylünüzden uzak kalmayın
ama ona da güvenmeyin derim. Bu yazıyı 2018 yılının 27 Haziranında yazmışım. Muharrem'in son çıkışı bu yazımın biraz eksik kaldığını anlamama neden oldu. Onu da bir tek cümleyle tamamlayayım.
Köylü yine de köylüsünü en iyi tanıyan ve en iyi değerlendirendir. Köylüsünün Muharreme oy vermeyişi onun güvenilmezliğinin bir sonucu olabilir mi.