Dünyanın temel iki enerji kaynağı vardır bunlardan en önemlisi Güneştir. ikincisi de kendi öz kaynakları.
4.5 milyar yaşındaki dünyamız sürekli soğuyarak bu güne kadar gelmiştir. Aslında soğumak tabiri yanlış sayılabilir. Isısını kaybetmiş demek daha doğru olur. Sıcak bir cisim bulunduğu ortamla aynı ortak sıcaklığa gelene kadar ısı kaybeder. Buna bilim diliyle ENTROPİ diyoruz. Hiçbir cisim entropiden muaf değildir. Isı, enerjiyi, sıcaklık ise onun karşılaştırılabilir ölçütünü ifade eder. İki farklı büyüklükteki demiri akkor haline, mesela 2000 derece sıcaklığa getirecek olsak ikisinin de sıcaklığı 2000 dereceyken kütlesi daha büyük olanın ısısı daha fazladır ve daha uzun sürede ısısını kaybeder.. Bu girişten sonra konumuza devam edelim.
Dünya oluştuğu andan itibaren soğumaya başladı ama her çarpışmayla da ısısı tekrar yükseldi, sonunda üzerinde oluşmaya başlayan canlılar özellikle de yeşil su yosunları ve ardından diğer bitkiler güneşten gelen enerjiyi depo etmeye başladılar. Bu enerji depolama işini sadece yeşil bitkiler başarmıştır. Diğer canlılar yeşil bitkilerin biriktirdiği enerjiyi kullanarak otçul hayvanları ve sonra da etcilleri oluşturmuştur. Yani kısacası yaşamın temeli yeşil bitkilerden başkası değildir. Milyonlarca yıl bu canlıların ölümü ile kömür yatakları, petrol ve doğalgaz yatakları oluşmuştur. Modern insan işte bu milyonlarca yılda adım adım oluşan rezervleri 100 yıldan az uzun bir zamanda aşırı derecede kullanmaktadır.
Her içten ve dıştan yanmalı makine, her elektrikli araç ve her çevrim santrali yaktığı enerjinin en az %30 kadarını dışarı verir. Yani kullandığımız her aletin en fazla üreteceği verim %70 kadardır. Bu makinelere %100 verimli denir yani %70 in %100 ü anlamınadır.
Dünyada hareket eden her vasıta, kullanılan her elektrikli alet, her soba, her kamp ateşi, her mutfak ocağı ve her buzdolabı, telefon, bilgisayar kullandığı enerjinin %30 ve daha fazlasını ENTROPİ yoluyla atmosfere gönderir. Düşünün, serinlemek için bile serinlemenin 2-3 katı kadar enerjiyi atmosfere pompalıyoruz.
Nasıl olsun da dünya ısınmasın. Her yıl atmosfere bir önceki yılın enerjisinden daha fazlasını gönderiyoruz. Bir de kalkın maden arayacağız diye güneş enerjisini depolayan ve dünyanın iklimini yumuşatan yüzbinlerce hektar ormanı silip süpürün. Kanadalılar sanmasın ki burada kesilen ormanların Kanada'ya zararı olmayacak. Bu, zararın sadece bir tek kalemi. Erozyonu, zehirli maddelerin yaratacağı felaketleri hesaba katmıyorum bile. Dünyayı ısıtan GELİŞMİŞ(!) ülkelerin MARS yarışı boşuna değil. Dünya çok kısa sürede yaşanamaz hale gelecek. Kritik, geri dönüşün imkansız olduğu noktayı geçeli neredeyse 20 yıl oluyor. Artık Dünyanın sonu belli sadece 100 yıl içinde canlıların %70 kadarı yeryüzünden silinecek. Besin döngüsü kırılacak ve insan neslinin çok küçük bir kısmı başka bir gezegene veya bitmeyen uzay yolculuğuna çıkarak hayatta kalmaya çalışacak. Tabii buna hayatta kalmak denirse.
4.5 milyar yaşındaki dünyamız sürekli soğuyarak bu güne kadar gelmiştir. Aslında soğumak tabiri yanlış sayılabilir. Isısını kaybetmiş demek daha doğru olur. Sıcak bir cisim bulunduğu ortamla aynı ortak sıcaklığa gelene kadar ısı kaybeder. Buna bilim diliyle ENTROPİ diyoruz. Hiçbir cisim entropiden muaf değildir. Isı, enerjiyi, sıcaklık ise onun karşılaştırılabilir ölçütünü ifade eder. İki farklı büyüklükteki demiri akkor haline, mesela 2000 derece sıcaklığa getirecek olsak ikisinin de sıcaklığı 2000 dereceyken kütlesi daha büyük olanın ısısı daha fazladır ve daha uzun sürede ısısını kaybeder.. Bu girişten sonra konumuza devam edelim.
Dünya oluştuğu andan itibaren soğumaya başladı ama her çarpışmayla da ısısı tekrar yükseldi, sonunda üzerinde oluşmaya başlayan canlılar özellikle de yeşil su yosunları ve ardından diğer bitkiler güneşten gelen enerjiyi depo etmeye başladılar. Bu enerji depolama işini sadece yeşil bitkiler başarmıştır. Diğer canlılar yeşil bitkilerin biriktirdiği enerjiyi kullanarak otçul hayvanları ve sonra da etcilleri oluşturmuştur. Yani kısacası yaşamın temeli yeşil bitkilerden başkası değildir. Milyonlarca yıl bu canlıların ölümü ile kömür yatakları, petrol ve doğalgaz yatakları oluşmuştur. Modern insan işte bu milyonlarca yılda adım adım oluşan rezervleri 100 yıldan az uzun bir zamanda aşırı derecede kullanmaktadır.
Her içten ve dıştan yanmalı makine, her elektrikli araç ve her çevrim santrali yaktığı enerjinin en az %30 kadarını dışarı verir. Yani kullandığımız her aletin en fazla üreteceği verim %70 kadardır. Bu makinelere %100 verimli denir yani %70 in %100 ü anlamınadır.
Dünyada hareket eden her vasıta, kullanılan her elektrikli alet, her soba, her kamp ateşi, her mutfak ocağı ve her buzdolabı, telefon, bilgisayar kullandığı enerjinin %30 ve daha fazlasını ENTROPİ yoluyla atmosfere gönderir. Düşünün, serinlemek için bile serinlemenin 2-3 katı kadar enerjiyi atmosfere pompalıyoruz.
Nasıl olsun da dünya ısınmasın. Her yıl atmosfere bir önceki yılın enerjisinden daha fazlasını gönderiyoruz. Bir de kalkın maden arayacağız diye güneş enerjisini depolayan ve dünyanın iklimini yumuşatan yüzbinlerce hektar ormanı silip süpürün. Kanadalılar sanmasın ki burada kesilen ormanların Kanada'ya zararı olmayacak. Bu, zararın sadece bir tek kalemi. Erozyonu, zehirli maddelerin yaratacağı felaketleri hesaba katmıyorum bile. Dünyayı ısıtan GELİŞMİŞ(!) ülkelerin MARS yarışı boşuna değil. Dünya çok kısa sürede yaşanamaz hale gelecek. Kritik, geri dönüşün imkansız olduğu noktayı geçeli neredeyse 20 yıl oluyor. Artık Dünyanın sonu belli sadece 100 yıl içinde canlıların %70 kadarı yeryüzünden silinecek. Besin döngüsü kırılacak ve insan neslinin çok küçük bir kısmı başka bir gezegene veya bitmeyen uzay yolculuğuna çıkarak hayatta kalmaya çalışacak. Tabii buna hayatta kalmak denirse.