Yıl 1979. Artık hayatın tadı bayağı kaçmıştı. Sürekli gerginlik, sürekli bir serseri kurşuna hedef olma kaygısı. O tarihlerde sanayiciyiz ve çelişki bu ya, üstelik solcuyuz. Sürekli tehditle, şu adamı at, şu adamı al. imza TTK. (bunun ne olduğunu o zamanlar bilmeyen yoktu) yavaş yavaş kanıksamaya başlıyoruz. Boşveriyoruz artık, ama insanların eşleri öyle mi. Sabahları evden çıkmadan önce eşim sokağı iyice tarassut ettikten sonra gitmemize izin veriyor. 12 Eylül 1980 gününe kadar bu böyle sürdü. İstisnasız herkes bir güçlü ve kararlı el bekliyordu. Hatta espriler yapılıyordu. "Bir gün radyolar ve TV hayret sayın dinleyiciler (sayın seyirciler) bu gün hiç kimse öldürülmedi" dese çok şaşıracaktık.
Evet 13 Eylül haberlerinde hiç kimse ölmemişti, ama yine de DARBE ye karşıydık.
1982 Anayasa Referandumuna gelindiğinde sol tamamen, sağ kısmen temizlenmiş dincilerin önü açılmıştı. Ama bunu görmek kimsenin umurunda değildi. Can güvenliği artık sağlanmıştı ya gerisi boş. Sıralamadaki en güçlü içgüdünün ihtiyacı buydu.
Floryada zar gibi ince içi görünen zarfa eşim ve ben red oyunu kullandığımızda rahmetli muhtar Cafer ağa çok bozulmuş ve kayın pederime (senin damat yaramaz adam red oyu kullandı) diye de kararını vermişti.
O gün %90 üzerinde evet oyuyla Evren anayasası kabul edilmiş ve millet bayram etmişti. Aslında üzerimizdeki baskı kalktığı için bizim hane de memnundu.
Köprülerin altından 30 yıl gürül gürül akan sular çok şeyi değiştirdi. Kendilerine altın tabaklarla ulaşılacak yollar açılan kimseler, o tabaklara hem erişti hem de sonsuza kadar sahip olma ihtimaline kavuştu. Artık geçmişle bağların koparılması ve kimseye minnet borcunun kalmaması gerek.
Çok uzun yıllar önce bir karikatür görmüştüm. Demek ki beynime kazınmış. Müthiş bir kalabalık bir politikacıyı eller üzerinde güle oynaya taşıyor. Herkes, politikacı da, hayatından son derece memnun ve gülüyorlar. İkinci karede kalabalık bir uçurumun kenarına geliyor ve politikacıyı uçuruma atıveriyor. Son böyledir, artisti, şarkıcıyı, yazarı, politikacıyı, askeri kalabalıklar önce ellerinin üzerinde taşır ve sonra da uçurumdan atıverir.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya bunlardan sadece ikisi.
Kim bilir belki de tarih artık tekerrür etmiyordur. Durdur saati zaman da dursun tarih de...
Evet 13 Eylül haberlerinde hiç kimse ölmemişti, ama yine de DARBE ye karşıydık.
1982 Anayasa Referandumuna gelindiğinde sol tamamen, sağ kısmen temizlenmiş dincilerin önü açılmıştı. Ama bunu görmek kimsenin umurunda değildi. Can güvenliği artık sağlanmıştı ya gerisi boş. Sıralamadaki en güçlü içgüdünün ihtiyacı buydu.
Floryada zar gibi ince içi görünen zarfa eşim ve ben red oyunu kullandığımızda rahmetli muhtar Cafer ağa çok bozulmuş ve kayın pederime (senin damat yaramaz adam red oyu kullandı) diye de kararını vermişti.
O gün %90 üzerinde evet oyuyla Evren anayasası kabul edilmiş ve millet bayram etmişti. Aslında üzerimizdeki baskı kalktığı için bizim hane de memnundu.
Köprülerin altından 30 yıl gürül gürül akan sular çok şeyi değiştirdi. Kendilerine altın tabaklarla ulaşılacak yollar açılan kimseler, o tabaklara hem erişti hem de sonsuza kadar sahip olma ihtimaline kavuştu. Artık geçmişle bağların koparılması ve kimseye minnet borcunun kalmaması gerek.
Çok uzun yıllar önce bir karikatür görmüştüm. Demek ki beynime kazınmış. Müthiş bir kalabalık bir politikacıyı eller üzerinde güle oynaya taşıyor. Herkes, politikacı da, hayatından son derece memnun ve gülüyorlar. İkinci karede kalabalık bir uçurumun kenarına geliyor ve politikacıyı uçuruma atıveriyor. Son böyledir, artisti, şarkıcıyı, yazarı, politikacıyı, askeri kalabalıklar önce ellerinin üzerinde taşır ve sonra da uçurumdan atıverir.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya bunlardan sadece ikisi.
Kim bilir belki de tarih artık tekerrür etmiyordur. Durdur saati zaman da dursun tarih de...