25 Aralık 2013 Çarşamba

KOYUN SÜRÜSÜ

                     KOYUN SÜRÜSÜ

Biz köylü milletiz. Değer yargılarımız da köy adetlerine göredir. Menderes zamanında “Odunu koysam seçerler” deyip Türk milleti oduncu yerine milletvekilleri de ODUN yerine konuyordu.
Devri Süleyman’da mutasyona uğramış KAZ yerine konmuştuk. Sık sık muhalefete yüklenirdi. “Bunlar üç kazı güdemez” derken biz 70 milyon KAZ ı yönetebiliriz demek istiyordu.
Son bir mutasyona uğrayıp da KOYUN olunca Türk milleti, söylem de değişti tabii. “Üç koyunu güdemeyen muhalefet..” denmeye başlandı oysa demek istenen “Ey 75 milyonluk koyun sürüsü biz sizi gütmeye ehil en iyi çobanlarız” idi. (Doğru söze ne denir ki) Bu da bana usta bir çobanın şiirsel öyküsünü anımsattı.
USTA bir çobana 100 koyununu teslim eder ağa. Çoban usta ve dürüsttür. Ağanın gözü arkada kalmayacaktır.
100 koyun ve usta çoban, köyü geride bırakıp dağa doğru yönelir.
11 gün sonra usta çoban tek başına ağanın kapısına gelir. Ağa şaşkın bakar çobana,”Sürü nerde usta?” diye sorar. Çoban sakin ve fütursuz,
“Ağa, yarısını paylaşmıştık verdim imama
Yirmisi hamileydi telef oldu eremedi tamama
Yağmur yağdı sele gitti onbeşi
Uçuruma düştü baş toklu
Arkasından beş toklu
Eşkıyanın payı altı imiş aldılar
Kurt kaptı ikisini
Getirdim sonuncunun derisini
Yüzüm Aktır alnım açık ver payımı sormayayım gerisini”
Allah bizi USTA ÇOBANLARDAN koruya


1 Aralık 2013 Pazar

İNSAN OLMANIN GURURU

      Eric Von Daniken’in “Tanrıların Arabaları” kitabı ile bir uzaylı meşalesi yakıldı. Daniken bu buluşu ile bayağı zengin oldu (Zaten zengindi ama zenginliğe doyulmuyor demek ki). Onun açtığı yoldan giden müritleri bile bayağı zengin olurken ben de onların zenginliğine epey katkı sağlamışımdır. Birçoğumuz gibi.
    Gizem uyuşturucu gibidir. Bir kapılmaya görün. Hemen bağımlısı olursunuz. Bundan kurtulmak ise kilo vermek kadar zordur. Ya da sigarayı bırakmak kadar.
   History kanalda hemen her gün bir program “Antik Uzaylılar”a adanmıştır. Sanırsınız ki insanoğlu (ve kızı) kendi aklıyla kendi el emeği ile taş üstüne taş koymamıştır. Uzaydan birileri gelmiş İngilizlerin Hindistana, İspanyolların Amerika kıtasına ayak basıp oraları kolonileştirmesi gibi. Uzaylılar tabii daha ileri bir uygarlık oldukları için tüm dünyayı istila etmişler üsler kurmuşlar ve maymuna kadar ulaşabilmiş olan EVRİM’i insana çevirivermişler.
      İyi de kardeşim o uzaylılar nasıl gelişmişler ve nasıl onca uzaklardan gelip de dünyada yerleşmek, sonra da çekip gitmek gereği duymuşlardır. Araçlarından hiç arızalandığı için ve atılan ve bizim bulduğumuz bir parça olmamış mıdır.?
Elbette bunların cevabı olmadığı gibi bu programlarda sorusu da sorulmuyor.
      Her canlı bir eğitim devresinden geçiyor. Çok şükür ki böyle kanallar bunları da gösteriyor. Hayvanlar analarından, babalarından hayatta kalmak için eğitim alıyorlar, av hayvanı iseler kaçmayı, annesini tanımayı, avcıları teşhis etmeyi öğreniyor. Avcı ise büyüklerinin eğitiminden geçiyor, tuzak kurmayı, av hilelerini ve yardımlaşmayı öğreniyor. Hırsızlık ise en başta öğreniliyor.
    İnsan yaşamak için en az hayvanlar kadar birşeyleri ister istemez öğreniyor ve bu ortalama 5-10 yıl sürmek zorunda yoksa yaşaması imkânsız.
    Bir uygarlığın yaratılması ve gelişmesi ise sistemli bir eğitim olmadan mümkün olmuyor.
      İnsanın insanlığı geliştirmek için bulduğu en etkili icat bence kitlesel eğitimdir. Okulla yapılan eğitim. Bunun alt yapısını, yazının icadı, yazının yazılacağı malzemelerin icadı (kil, taş, deri, kağıt, kalem, mürekkep) getirmiştir. (şimdi de klavye)
     Düşünebiliyor musunuz ki bundan çok değil 200 yıl önce dünyada okuma bilenlerin oranı %1 bile değildi, yazmayı bilenler ise bunun çok daha altında. (İngiltere krallarından çoğu okuma yazma bilmezmiş)
      İşte insan bir gün anladı ki yaygın ve kurumsal bir eğitim olmazsa ilerleme imkânsızdır. Ve en büyük icat EĞİTİM böylece önce matbaayı ardından da her konuda kitapları yazılan bilgileri nesilden nesile birikimleri de ekleyerek okullarla aktardı.
      Savaşlarla zaman zaman uygarlıklar ve onların birikimleri yok edildi, doğal afetler, salgın hastalıklar, pek çok bilginin, ülkenin, şehir ve kasabaların ortadan yok olmasına sebep olmuştur. Bunlar insanlığın kuyuya düşüp tekrar yukarı çıkmasına benzer.
       Ben insan olmanın gururunu hiçbir uzaylıya paylaşmak istemem. İnsan olmanın yıkıcı, yakıcı ve utandırıcı yanlarını da seve seve kabullenirim. Carl Sagan’ın dediği gibi “hepimiz 13.5 milyar yıl önce oluşan yıldız tozlarından meydana geldik. Yaşımız işte tam da bu kadar. Varsa eğer uzaylı kardeşlerimiz de aynı yıldız tozundan meydana geldi. Ham maddemiz aynı. Yaşımız da.