13 Eylül 2017 Çarşamba

ADALETİ DUMAN ALMIŞ YÜRÜYELİM ARKADAŞLAR


      Ülkemizde adalet bazen bir isim, bazen bir sarayın adı (ADALET SARAYI) ama en sık da ulaşılmak istenen bir KIZILELMA. Biliyorsunuz KIZILELMA ulaşılamayan bir ütopik ülkedir.
      Aslında ADALET'i bir uyuşmazlığın çözümünde haklıyla haksızı ayırdetmek veya kimin ne kadar haklı olduğunu bulmak için kullanılan bir sistem bir kompleks yapı olarak algılıyorum ben.
      Toplumları oluşturan fertler arasındaki ilişkilerin çözümsüzlüğünde başvurulan enstrümanlar gelenekler, örfler ve en önemlisi de yasalardır. Bu toplumdan topluma ve çağlar boyu değişiklikler göstererek gelişerek ve mükemmelleşerek günümüze kadar gelmiştir. Bunun bir kronolojisini yapmayı düşünmüyorum. Ancak artık modern bir toplum olduğumuzu iddia ettiğimiz bir çağda evrensel normlarda olmasını bekleriz. Ülkemizde ADALET için artık kitleler yüzlerce kilometre yürüyerek talepte bulunuyor. Soralım haydi nelerin adaleti?
       Ailelerde çocuklar arasında adil değiliz. Okullarda öğretmen öğrenci ilişkilerinde adil değiliz. İşçi işveren arasında adalet sakat. Memur ve amir arasında adalet arıyoruz. Futbol seyircisi adalet dağıtması, kuralları tarafsız uygulaması gereken hakemden adalet bulamadığı için sokaklarda hak aramaya çıkıyor. Dindarlar kendi aralarında adalet peşinde. Müşteri esnaftan esnaf müşteriden adil olmasını istiyor. Kadın erkek ilişkileri adil değil, daima erkekten yana. Ve de en önemlisi ADALET dağıtan kurumlara, yani ADLİYE’lerin adalet dağıttığına inanmıyoruz. Adalete güven %30 seviyesine inmiş.
        Adliyelerde adalet aramak çok pahalı ve çok yıpratıcı. Apaçık ortada olan bir miras meselesi bile onyıllar sürebiliyor. Bütün bunları sıralamak yerine sizin hayal gücünüze bırakmak istiyorum.
Son yıllarda gazetelerin yazdığı toplum haberlerine baktığımızda her olayda birkaç ölü ve iki katı kadar yaralı görüyoruz. Bunların her biri ADALET’in sokakta arandığı olaylar. Neden ise  Adalete güvenmeyenlerin çözüm arayışı.
       Adaletin gerçekleşmediğine gerçekleşemeyeceğine inanan insan kendi adaletini kendi sağlamaya başlayınca da gelsin cinayetler. Artık Mafya adaleti bile çok revaçta ve oldukça adil.
       Bir zamanlar bir meseleden dolayı ters düştüğümüz birisi sorunu kendi lehine çözmek için ünlü bir kabadayıya işi vermiş. Adamları gelip beni buldular ve kabadayının huzuruna çıkardılar.
Adam gayet ifadesiz bir suratla ama kibarca meselenin ne olduğunu sordu. Açıkça ve dosdoğru anlattım. Meğer şikâyetçi yan odadaymış. Onun gelmesini buyurdu. Bizi yüzleştirdi ve adamı odadan kovdu. Sonra da buraya kadar zahmet ettirdiği için özür dileyerek Balmumcudan Floryaya kadar kendi arabasıyla gönderdi. Sorun da böylece kökten çözülmüş oldu. Bu söylediğim 30 yıl kadar önceydi. Nerde o kesin adil çözümler, nerde o kabadayılar. Ve en önemlisi nerde o eski ADALET sezgisi.
       Adalet bir kavramdır ve ne yazık ki insan bu konuda doğru eğitilmezse egosunu adaletten hep üstün görür ve doğru olsa bile adalete inanmaz.

       İşimiz zor, her kalem için bir Ankara – İstanbul, sonra da dönüp bir İstanbul-Ankara arası yürümeliyiz. Marşımız da ADALETİ DUMAN ALMIŞ YÜRÜYELİM ARKADAŞLAR.....