28 Ocak 2013 Pazartesi

SÜLEYMAN'ın KANUNİ SIFATI NEREDEN GELİYOR


I.Süleyman’ın Kanuni olarak anılmasının açık ve belirli bir sebebini herhangi bir kaynakta bulmak pek mümkün görülmüyor.
Görünen o ki özellikle saltanatının ilk yarısında sebebi ne olursa olsun adalete ve vereceği kararlarda delillere dayanmaya özen göstermiştir.
Alınacak vergilerin halkın belini bükmeyecek, ödenebilir olması için müdahalelerde bulunmuştur. Hatta Mısır’dan gelen vergilerin iki kat artmış olmasını garip bularak inceletmiş ve önce bu fazlalığın Mısırdaki Nil havzasındaki sulama tesislerine harcanması için geri göndermiş ve sonra da eski vergi seviyesine geri dönülmesini sağlamıştır.
Türk idare sisteminde yazılı olmayan ancak katı geleneklere uyulan idare şeklinde bazı değişiklikler yaparak bunları yazılı hale getirdiği bilinmektedir. Ancak hemen her uygulamasında İslam şeriatine uygun olduğuna dair FETVA çıkarmaya özen göstermiştir. Onun devrinde bu fetvaları veren şeyhülislamlar, Ebusuut efendi ve Kemalpaşazade dir.
Bunlardan Ebusuud efendi islam hukukunu(fıkıh) çok iyi bilen ve padişahın her istediğine cevap verecek tefsirleri bulup çıkaracak kadar manevra kabiliyeti yüksek bir ulemaydı ve Şehzadelerin katlinden, İbrahimin infazına kadar her kararın şeriata uygunluk hükümlerini yazılı olarak vermekten çekinmemiş ve Süleymanın kanunlara uygun(!) olarak hareket etmesini sağlamıştır.
Kanunname-i Âl-i Osman (1913 Mehmet Arif) adı altında I. Süleyman’ın kanunnamelerini kanun mecmuasını(toplamını) nişancı Seydi beyin biraraya getirdiği sanılmaktadır. Kanunnamenin başka kişilerce de yazılmış olanları mevcuttur. Bu kanunname Osmanlının o güne kadar uyguladığı kanunların ve geleneklerin biraraya getirilmesidir. Fatih kanunnamesini de kapsamaktadır.
Bu kanunname başlıca üç bölümden oluşmaktadır. Kanunname, tımarlı ve zeametlerin hak ve sorumlulukları, pazar düzeni, kılık- kıyafet zorunluluklarına kadar değişik konularda hükümleri kapsamaktadır.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi bir bakıma yazılı olmayan geleneklerle daha önceki padişahların uygulamalarının, kanun haline getirilmesi, bir kısmı da geleneklerin değiştirilmesi ile ilgilidir. Ancak ne Hammurabi kanunları gibi ilkleri ne de Roma hukuku gibi orijinalliğ yoktur.
Süleyman'ın en önemli özelliklerinden biri de sözüne sadakatte çok karalı birisi olduğu gerçeğidir. 46 yıl bir imparatorluğu yönetmenin elbette ki hem hükümdarı hem de ülkeyi yıpratıp çöküntüye uğratacağı muhakkaktır. Belki de padişahların geleneğinde gerçekten kendi arzusu ile emekli olarak yerine en uygun şehzadeyi getirmek gibi bir davranışın bulunmaması Süleyman için ve Osmanlı devleti için bir talihsizlik olarak düşünülebilir.
Başka bir yazıda Fatih ile babası arasındaki gönüllü (!) olarak tahtı iki defa bırakmasını konu edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder