I.Süleyman’ın
Kanuni olarak anılmasının açık ve belirli bir sebebini herhangi bir kaynakta
bulmak pek mümkün görülmüyor.
Görünen o ki özellikle saltanatının
ilk yarısında sebebi ne olursa olsun adalete ve vereceği kararlarda delillere
dayanmaya özen göstermiştir.
Alınacak vergilerin halkın belini
bükmeyecek, ödenebilir olması için müdahalelerde bulunmuştur. Hatta Mısır’dan
gelen vergilerin iki kat artmış olmasını garip bularak inceletmiş ve önce bu
fazlalığın Mısırdaki Nil havzasındaki sulama tesislerine harcanması için geri
göndermiş ve sonra da eski vergi seviyesine geri dönülmesini sağlamıştır.
Türk idare sisteminde yazılı olmayan
ancak katı geleneklere uyulan idare şeklinde bazı değişiklikler yaparak bunları
yazılı hale getirdiği bilinmektedir. Ancak hemen her uygulamasında İslam
şeriatine uygun olduğuna dair FETVA çıkarmaya özen göstermiştir. Onun devrinde
bu fetvaları veren şeyhülislamlar, Ebusuut efendi ve Kemalpaşazade dir.
Bunlardan Ebusuud efendi islam
hukukunu(fıkıh) çok iyi bilen ve padişahın her istediğine cevap verecek
tefsirleri bulup çıkaracak kadar manevra kabiliyeti yüksek bir ulemaydı ve Şehzadelerin
katlinden, İbrahimin infazına kadar her kararın şeriata uygunluk hükümlerini
yazılı olarak vermekten çekinmemiş ve Süleymanın kanunlara uygun(!) olarak
hareket etmesini sağlamıştır.
Kanunname-i Âl-i Osman (1913 Mehmet
Arif) adı altında I. Süleyman’ın kanunnamelerini kanun mecmuasını(toplamını)
nişancı Seydi beyin biraraya getirdiği sanılmaktadır. Kanunnamenin başka
kişilerce de yazılmış olanları mevcuttur. Bu kanunname Osmanlının o güne kadar
uyguladığı kanunların ve geleneklerin biraraya getirilmesidir. Fatih
kanunnamesini de kapsamaktadır.
Bu kanunname başlıca üç bölümden
oluşmaktadır. Kanunname, tımarlı ve zeametlerin hak ve sorumlulukları, pazar düzeni,
kılık- kıyafet zorunluluklarına kadar değişik konularda hükümleri kapsamaktadır.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi bir bakıma
yazılı olmayan geleneklerle daha önceki padişahların uygulamalarının, kanun
haline getirilmesi, bir kısmı da geleneklerin değiştirilmesi ile ilgilidir. Ancak
ne Hammurabi kanunları gibi ilkleri ne de Roma hukuku gibi orijinalliğ yoktur.
Süleyman'ın en önemli özelliklerinden
biri de sözüne sadakatte çok karalı birisi olduğu gerçeğidir. 46 yıl bir
imparatorluğu yönetmenin elbette ki hem hükümdarı hem de ülkeyi yıpratıp
çöküntüye uğratacağı muhakkaktır. Belki de padişahların geleneğinde gerçekten
kendi arzusu ile emekli olarak yerine en uygun şehzadeyi getirmek gibi bir
davranışın bulunmaması Süleyman için ve Osmanlı devleti için bir talihsizlik
olarak düşünülebilir.
Başka bir yazıda Fatih ile babası
arasındaki gönüllü (!) olarak tahtı iki defa bırakmasını konu edeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder