VAROŞUN RUHU
Varoş ve Kentsel dönüşüm.
Burası İzmit. Bekirpaşa'nın doğuya, Otogara bakan yüzü. Gördüğünüz gibi, her renk, her büyüklük ve özgünlükte konut var. Çok değil en fazla 30 - 40 yaşında bir mahalle, kaç tanesinin kaçak, kaç tanesinin ruhsatsız, kaçının depreme dayanıklı olduğunu elbette ki bilmiyorum. ama bildiğimi bir şey var hem çok mutlular hem de çok tedirgin.
Mutlular, küçücük de olsa bahçeleri, azıcık da olsa ağaçları, konserve kutularına ekilmiş küpe çiçekleri, sardunyaları var. Tam karşımda duran iki katlı mavi evin asması, onun iki sıra üzerinde garajında minibüsü olan köşk misali minik sarayı, kıvrıla büküle ama her evin önüne kadar gelen yolu var. Her biri aynı caminin aynı imamın ardında namaz kılıyor önünde musallaya konuyor.
Burada kadınlar gün boyu birbirini ziyaret ediyor, laflıyor, çay kahve börek atıştırıyorlar. Mahallede birinin başı ağrısa hepsinin haberi oluyor ve nane limon kaynatmaya koşuyorlar. Çocukları oynayarak, kavga ederek, bir annenin " gelin hele acıkmışsınızdır börek yaptım" davetiyle her şeyi unutup koşup gelerek büyüdükleri bir mahalle burası. Sokak düğünleri yapılır burada. Kadınların yaz sıcağında evlerinin önüne çıkıp yol kenarında örgü örüp serinledikleri yerler buralar. Kimsenin kimseye maldan mülkten tafra atmadığı, konforu az ama mutluluğu çok insanların yaşadığı yerler buralar.
Tedirginler, yasal haklarını bilmedikleri için, yasa karşısındaki yerlerinden haberdar olmadıkları için, eninde sonunda gerekirse zor kullanarak bu evlerin ellerinden alınacağından emin oldukları için.
Yasa, oturma ruhsatı olmayan bir yapıya elektrik su ve doğal gaz bağlamayı yasaklamış. Oy uğruna bu hizmeti götürüp yasal olmayan yolla yasal hale gelmiş bu yerleri şimdi Kentsel Dönüşüm adı altında yasa zoruyla yerle bir edeceklerinden korkuyorlar.
Kim daha konforlu, daha yüksek standartlı ve daha rahat bir yerde yaşamak istemez ki. ama her şey konfor mu. bu komşuluk ruhu, yaşama sevinci, doğallık ve mahallelilik bilinci ne olacak.
Çok insan, çok ama çok konforlu yerlerde oturuyor, kapı komşusunu tanımıyor, aynı asansöre iki farklı kişi binmiyor, selam yok sabah yok. Birbiriyle göz göze gelmemek için insanlar sürekli yere bakıyor. Değil başın ağrısa, kalp krizini kapının önünde geçirsen dönüp bakacak kimse yok. Böyle konfora ben ne diyeyim. Üstelik o konforun bedeli de çok yüksek.
Uygarlık çok faktöre bağlı ama bunun en önemli iki yaratıcısı var İnsan ve zaman. Kentler ucundan kenarından bir şekilde dönüşüyor ama zorlama olanının bir uygarlık belirtisi göstermesi çok uzun zaman alıyor. Her mahalle, her sokak, her cadde, her semt ve her kent eninde sonunda evrilir. Bu hazmederek, ruhunu kaybetmeden, düşmanını birlikte yaratmadan evrilen uygarlıktır. Siz bunu mutasyonla yapmaya kalkarsanız o mahallenin, o kasabanın, o kentin genleriyle oynamış ve ruhunu ortadan kaldırmış olursunuz. Böyle ruhu yok edilmiş zombiler politikacıların oyuncağı robotu olmaya mahkumdur. Kendi düşmanını da yaratır ve bu yalnız insanları yıldırmak terörize etmek de çok kolaydır.
Aslında yapılmak istenen de tam olarak budur.
vural kardeşim bu yorumun altına imzamı atarım izin verirsen.
YanıtlaSilSevgili abim, eline, emeğine sağlık.
YanıtlaSil