İzmir enfes, çeşme yarımadasının kıyıları muhteşem. Doğu ve
Güneydoğuanadolu’da yaşayanlar kendileriyle buraları kıyaslar. Haklıdırlar. Batıda
yaşayanlar da bu kıyaslamayı yapar. Zira insanlar buralara tatile gider.
Tatiller, yaşanan yerden daha iyi yerlerde yapılır. Ve oralara övgüler düzülür. Yerleşme
düşleri kurulur.
Ben de tatilimi Çeşmede geçirmeyi severim. Gerçi Altınyunusa
gitmiyoruz ama yaşadığımız yerden daha iyice yerlere de gücümüz yetiyor.
|
Zoraki emeklilik. |
Sonunda merak ettim. Buranın gerisi nasıldır diye.
Depoyu
doldurmamı önerdiler. Buna pek anlam veremedim ama uydum. Doldurdum depoyu ve
vurdum Çeşme yarımadasının dağ yollarına.
Kıyılara söz yok. Türlü çeşitli mimar
eli değmiş villalar yalılar tatil köyleri. Karaburunda tekneler, Evleri sarmış
mor begonviller.
Sonra başladık tırmanmaya. Sağda engin Ege, uzaklarda dev
gemiler sisler içinde Yunan adaları. Solda kupkuru topraklar, terk edilmiş tarlalar.
Ağaç yerine çalı, çiçek yerine sararmış tek tük otlar. Yollar güzel, yarısı boş
köylerden geçiyoruz. Seksenli yaşları geride bırakmış görünen yaşlılar
kendilerinden de yaşlı kahvelerde uyukluyorlar. Benden gencini göremiyoruz.
Susuz hayrat çeşmelerinde umudumuzu yitiriyoruz. Yanımıza su
almamışız da. Cemaatsiz camiler, terk edilmiş denize nazır Meksika tarzı
konaklar(!) nereye vardığı belli olmayan yollar, yollar. Sonra neden "deponu
doldur" dediklerini anlıyoruz. Bu yollarda kim petrol istasyonu kurar ki. Sonra
birden seviniyoruz. Bir bağ var sağımızda. Bir kahraman çıkmış ve kırmızı üzüm
yetiştiriyor. Hemen duruyoruz. Pişman mı desem çaresiz mi bilemiyorum. Üzüm su
istiyor. Su, yüzlerce metre derinde. Çıkarmak emek istiyor elektrik istiyor. Üstelik
su yetersiz. Yine de insanlar yüce gönüllü. Aldığımız birkaç kilo üzümün
parasını zorla kabul ettiriyoruz. Ve karar veriyoruz. Hayatın gerçekleri vitrinlerde
değil içerilerde. Doğuda da böyle en batıda da. Kimisi silah elde savaşıyor
isyanlarda, kimisi bağrına taş basıyor. Tatilcinin de politikacının da gözü hep
ama hep vitrinlerde.
Öykünün öyküsü fotoğraflarda. Gittiğiniz tatil yerlerinin arka bahçelerine sizi davet ediyorum.
|
Yüz yılda bir defa çiçek açtıktan sonra ölen Agavea Amerikana ile ondan önce ölmüş bir ev. |
|
Manzara güzel acaba yaşam nasıl. Kim orada yaşamadan bilebilir ki... |
|
Susuz Hayrat. Niyete bakıyoruz ve teşekkür ediyoruz. |
|
Sağ olsun meslektaşlarım. Bu yolları ormancılar yapmış. Orman yetiştirebilmek için akıl almaz gayret var kutluyorum. |
Böyle sıra sıra birşeyler görürseniz. Buralarda Orman teşkilatı var demektir.
|
Bir araba mı ne.. |
|
Aaah o yalnızlık yok mu. Kimler nasibini almıyor ki. |
|
Görünen tek canlı minaredeki kuş. O da bizden korkup kaçacak. |
|
Evler burada insanlar nerede |
|
Kahraman bağcı göğsümüzü kabarttı. |
|
Türk insanı konukseverdir. (Bu da ırkçılık sayılır mı bilmiyorum) |
|
Bakmak bile güzel. Hele yemesi... |
|
Bir asma altı molası |
|
Yorumsuz. |
|
Yorumsuz |
|
Muhteşem işçilik. |
|
Sanki Meksika'da bir yer. |
|
Bir zamanlar burada oturmak kim bilir ne kadar keyifliydi. |
|
Yavaş yavaş kıyıya yaklaşıyoruz. |
|
İşte çeşme yarımadasının batı kıyıları Yunanistan'ın Sakız Adası ile bakışıyoruz. Artık yüzlerce koy bizleri bekliyor. Vitrindeyiz. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder