19 Nisan 2013 Cuma

YILLAR SESİ DEĞİŞTİREMİYORMUŞ


Sevgili Dostum Mustafa Arpacıoğlu ile 1975 yılında kısa bir süre İzmit’te görev yaptık. Sanırım 1 yıl kadardı ve sadece aynı ildeydik. İşlerimiz ve birimlerimiz farklıydı. Fakülteden de farklı zamanlarda mezun olmuştuk. Yani kısaca söyleyeyim çok sıkı bir arkadaşlık imkânı bulamamıştık. 2002 yılında Aydın’daki bir görevi yerine getirmek üzere görevlendirilmiştik. Akşam saatlerinde Aydın Orman İşletmesinin misafirhanesinde bize ayrılan yerde geceyi geçirdik. Sabah da tetkik edeceğimiz arazi hakkında bilgi almak üzere işletmedeki arkadaşları ziyarete başladık.
Aradan 27 yıl geçmiş. Ben 57 kilodan 88 kiloya çıkmışım, bıyıklardan vazgeçeli çok olmuş, saçlar %80 beyaz. Odada bir sürpriz. Hiç değişmemiş bir Mustafa Arpacıoğlu. Ben hemen tanıdım ama o bana tarih öncesinden gelmiş biri gibi bakıyor. Ve bu beyaz saçlı adama biraz da kuşkulu bakarak “Hoşgeldiniz beyefendi.” Diyor. Ben hiç bozmadan bir baş işaretiyle karşılık veriyorum ve ilk defa tanışan iki kişi gibi el sıkışıyoruz.
Bir süre daha önceden tanışanlar sohbet ediyorlar. Sonunda Mustafa ayıp olmasın diye bana hal hatır soruyor ve ne ikram edebileceğini soruyor.
Ben nihayet ağzımı açıyor ve “Teşekkür ederim iyiyim ve çay ikramınızı geri çevirmem” diyorum. İşte o zaman Mustafa “Sen Vuralsın sesinden tanıdım. Hala ud çalıyormusun?” Diye ayağa fırlıyor ve birbirimize sarılarak hasret gideriyoruz. Meğer bu kısacık meslek beraberliği sırasında neler birikmiş dağarcığımızda. Uzun uzun o anıları anlatıyoruz, bir o alıyor sözü bir ben. Ertesi gün bu sımsıcak dostluğu geride bırakarak Aydın’ı terk ediyoruz. Bir defa daha karşılaşma olanağı bulamadım sevgili Mustafa Arpacıoğlu ile.
Gerçekten de insanların bazısı zaman içinde çok değişebiliyor. Kimisi “gözler hiç değişmez” diyor ama gözler değişiyor. Rengi soluyor gözlerin, ışığı azalıyor ve kolesterolü yüksek kişilerde dıştan başlayan bir grileşme, irisin ortasına doğru ilerliyor ve o iddia edilen en belirgin organ belirsiz oluyor. Ama değişmeyen olarak sadece ses kalıyor. Hele dost meclislerinde çalıp söylemek varsa unutulmuyorsunuz.
O gece çalıp söylemedik ama 27 yıl sonra bir dostun sadece bir cümlelik sesten sonra bir özelliğinizle sizi tanıyıvermesi çok hoş bir anı olarak kalıyor. Şimdi sormak gerekiyor. “ İyi de neden yazdın bütün bunları?”
Sevgili dostum Yusuf Cengiz bir bloğuma yorum yaparken “bir de sazlı sözlü” yazı yazmamı istemişti işte onun isteği üzerine aklıma gelen en hoş sazlı değil ama sesli anı bu geliverdi. Mustafa Arpacıoğlu ve Yusuf Cengiz arkadaşlarıma ithaf olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder