Piramitler
birçokları için gizem kaynağı. Eğer devasa boyutları olmasa insanların bu kadar
ilgisini çeker ve bu kadar gizem kaynağı olabilir miydi? Sanmıyorum.
Gizadaki
büyük piramidin firavun Khufu döneminde yapıldığı ve mimarının da Amonhotep
olduğu biliniyor. Bilinen bir şey daha var. Firavun Khufu nun yaptırdığı iki
piramidin daha olduğu ve tepe açılarını tutturamadıkları için yıkıldığıdır.
Gizemciler bunlardan hiç bahsetmezler. Piramit yapımcılığının bir deneme
yanılma yoluyla evrimleştiğini söyleseler çok satan kitapları gözden düşer ve
gizem mizem de kalmaz.
Piramitlerin
yapılmasında elbette ki hayranlık duyulacak çok şey var. Bunların başında da
muazzam insan gücünün mükemmel bir organizasyonla kullanılması ve sevk ve
idaresidir. Daha önce yazdığım bir yazıda böyle devasa organizasyonların
aslında birer sosyal proje olduğunu ve örneğin Büyük Piramidin yapımı sırasında
20 yıl boyunca insanların işlendirilip karınlarının doyurulması olduğunu
yazmıştım.
Mısır
uygarlığı neredeyse eksiksiz olarak kaydı tutulmuş bir uygarlıktır. Bu kayıtlarda
bazılarının sandığı ve inandığı gibi bir tek esir bile çalıştırılmamıştır. Tam tersine
çalışmak isteyen komşu ülke insanları da istihdam edilmiştir. O zamanlar
insanların zenginlik anlayışı bu günkü gibi değildi. Barınmak. karnını doyurmak
ve bir işte çalışarak yorulup bira ile kafayı bulmak. Tutulan kayıtlarda
bunların nasıl sağlandığı açıkça belgelenmiştir. Daha büyük bir zenginlik de
mumyalanacak kadar bir birikime sahip olabilmekti. Bunu başaran pek çok mimar,
kalfa ve postabaşı olduğu biliniyor. Biraz daha zengin olanların da kendi küçük
3-4 metre yüksekliğinde mezar piramitlerini yaptıracak kadar varlıklı olabildikleri biliniyor. Bu piramitçiklerden Mısırda
yüzlercesi hala ayakta.
İkinci
bir yaratılmış gizem de dünyanın hemen her büyük uygarlığının neden piramit
yaptığıdır. Gizemciler bunu antik uzaylılara bağlar. Oysa eğer devasa bir taş
bina yapacaksan o devirde kubbe icat edilemediği için bu, piramit olacaktır. Ben
işe dâhiyane hesapları falan katmadan pratik olarak bakarım. Hayalimde ne kadar
büyük istiyorsam o büyüklükte bir kare çizerim. Bir sıra taş döşerim. Sonra bir
ayak basacak kadar içerden bir sıra daha döşerim bir sıra bir sıra daha ve
tepeye kadar çıkarım. En yukarıda ya sivri bir tepe yaparım ya da o kadar çıkmam
ve bir oda sığacak kadar yer kalınca bir platform veya bir oda inşa ederim. Ya kendim otururum ya
da başrahibe ikram ederim.
Kusursuz
bir yapıyı elde etmek için bir gönye ile bir şakül denen nesne yeterlidir.
Mardin’in, Urfa’nın muhteşem taş konaklarını antik uzaylıların verdiği planlarla
mı yaptılar?. Onları belki okuması yazması bile olmayan taş ustaları yaptı. Bunu
oralarda yaşayan ve gören biri olarak söylüyorum.
Taş
uygarlığının dönüm noktası ve doruğu kubbe ve kemerin icadıdır. Kompakt ve içi
sadece birkaç tünelden başka boşluk taşımayan piramit mi yoksa devasa bir
boşluğu saran dört duvar ve bunun çatısı olan kubbe mi daha muhteşemdir bir
düşünün. 9. Yüzyıla kadar kubbe icat edilememiştir. Yani piramit cinsi yapılar birbirine
az çok benzeyerek yapılmak zorundaydı. İlk kubbenin yapımından sonra da terk
edildi. Bu terk edilme belki 200 yıl kadar sürmüş olabilir. Bu da bir icadın
yayılması için gereken süre olmalıdır.
Amerika kıtasında son piramitlerin
yapılmasından sonra zaten devlet çöküş sürecine girmişti ve yeni bir teknoloji
üretmeyi bırakın eskiyi bile yaşatmayı sürdüremeyecek durumdaydı. Nitekim İspanyolların
bu kıtaya ulaşmasıyla birlikte yıkılıp yok oldu.
Bence
insanın yarattığı uygarlıkları ona yakıştırmayıp antik uzaylılara bağlamak
soyumuza yapılabilecek en büyük hakarettir. Herşey uzaylılardan geldiyse
uzaylılara nereden geldi. Bu bir merakı ötelemekten başka bir şey değildir.
Darvin’e inanmaktan başka dayanabileceğimiz sağlam hiçbir veri yoktur ve olamaz
da. İlerde başka gizemleri de tartışmaya açacağım. Sevgiler sunuyorum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder