24 Mart 2015 Salı

RÜSTEM PAŞA VE ONUN CAMİSİ

       Rüstem Paşa Osmanlı imparatorluğunun kaderini derinden etkileyen bir devlet adamıdır. 1500 yılında hırvatistanın bir köyünden devşirilen Rüstem enderunda iyi bir eğitim görmüş, akıllı hırslı ve tedbirli bir adamdır. Kanuniye damat olduktan sonra Hürrem ve Mihrimah ile işbirliği yaparak şehzade Mustafa'nın idamını sağlamıştır. Bu Osmanlı döneminin bir kırılma noktasıdır. Daha da önemlisi hanedan mensupları hiç bir şekilde devlet görevine getirilmezdi. Rüstem bu kuralın bozulmasını sağlamış ve devletin bekası için kurulmuş ve hiç bir zaman istisnası olmamış olan bu kural sonsuza kadar değişmiştir. 
      Osmanlıda haraç, rüşvet, bahşiş, peşkeş gibi adetler onun zamanında devlet kademelerine girmiş ve bir adet haline gelmiştir. Onun zamanında devlet mevkileri rüşvetle dağıtılmaya başlanmış ve Osmanlıyı kemirmeye başlamıştır. Öldüğünde inanılmaz bir serveti ortaya çıkmıştır  Vikipediye göre, Rüstem Paşa arkasında büyük miktarda mücevherat, altın ve gümüşten yapılmış değerli eşya bıraktı. 1.700 köle, 2.900 at, 1.160 deve, 8.000 dülbent, 780 bin sikke-i hasene, 5.000 hilat, 1.100 altın üsküf, 2.009 yük keçe, 2.000 zırh, 100 gümüş eyer, 500 mürassa altın eyer, 130 çift altın üzengi, 760 mürassa kılıç, 1.500, gümüşlü tolga, 1000 gümüşlü sesper, Anadolu ve Rumeli'de sahip olduğu 1.000 çiftlik zenginliklerinin önemli bir kısmını oluşturmaktaydı.
Yerli ve yabancı kaynaklar..(onu)... abus çehreli ve aksi bir adam olarak tanıtmaktadır. Aynı zamanda onu hüsn-i tedbir sahibi, kabiliyetli, müktesit bir devlet adamı olarak bildirilmektedir.
    Rüstem Paşa bu muazzam servetine karşılık hayır işlerinde de pek eli açık sayılmazdı. Biri Tekirdağ'da olmak üzere iki cami bir kervansaray ve hamamdan başka hayır işi de yapmamıştır. Osmanlıda Kanuniden sonra en zengin kişi olduğu kayıtlara geçmiştir.
    Tahtakale'de önünden gelip geçtiğinizde farkına zor varacağınız bu camiye dar ve alçak bir merdivenle çıkılır. Son cemaat yeri ve caminin içi çok güzel İznik Çinileri ile bezelidir. Girişin aksine ferah bir mimarisi vardır. Bunun Mimar Sinan tarafından yapılmış olması çarpıcı özellikler katmıştır. Burada daha fazla yazmayacağım.
      Ben Rüstem paşayı da daha fazla yazmak istemiyorum. Size sunduğum foroğraflarla MİMAR SİNANIN bu mücevher eserini tanıtacak ve yolunuz düşerse bu camiyi görmenizi önereceğim.

















    

21 Mart 2015 Cumartesi

TARİHİ TÜRK MUSİKİSİ TOPLULUĞU

    İstanbul'da çekilmiş eski filmleri hatırlarsınız. Bomboş yollar, tek tük otobüsler ve nostaljik tramvaylar, O filmi daha vizyona girdiği hafta seyretmişsinizdir; sonra da yüzlerce defa kanal kanal dolaşmıştır ve siz her rastladığınızda ökseye tutulmuş kuş gibi yeniden ve sonra da yeniden seyredersiniz. Oysa filmin renkleri solmuş, kareler çizik çizik olmuştur. Öteki kanalda maç veya son teknolojiyle çekilmiş bir Holywood yapımı olduğunu bilir ama yine de bırakamazsınız. Yaşadığınız veya sizden çok önce yaşanmış bir arka plan vardır ve siz ona isteseniz de istemeseniz de vurulmuşsunuzdur.
     Radyoda istasyon ararken takılır kalırsınız bir eski zaman musikisine paralize olursunuz artık yaşamayan bir sanatçı, bir zamanlar ortalığı kasıp kavuran, ama sizin hiç duymadığınız bir şarkıyı söylemektedir. Nefesinizi tutarak dinlersiniz. Genleriniz sizi bunu izlemeye zorlamış ve atalarınızın zevklerini bilinçaltınızdan çekip çıkarmış ve siz kala kalmışsınızdır. 
    Eski zamanları istisnasız herkes hasretle anar. Dedem "Bizim zamanımızda" diye başlardı. Babam aynı şeyleri söyledi. Şimdi de ben aynı şeyleri söylüyorum. Merak etmesinler, benim torunların da kendi zamanları için bunu söyleyecek eminim.
    Gelin şimdi bunu biraz daha geriye götürelim. Tarih sayfalarının derinliklerine, yüz yıl, birkaç yüzyıl, mümkün olsa da bin yıl desek. Ama yazılı kaynaklar ancak birkaç yüzyılı mümkün kılıyor.
    Sevgili dostum ve Hocam Dr. Erdoğan Akkanat böyle hasretler çekmekten usananları düşünerek bir misyon üstlenir. "Neden tarihin derinliklerine inmiyor ve neden unutulmaya yüz tutmuş eserleri bulup çıkarmıyoruz." diye birkaç müzik tutkunu ile yola çıkar ve KBB Seka Tarihi Türk Müziği Topluluğunu kurar. Birkaç kişidirler. Şimdi ise kadrosunu tamamlamış seli gitmiş kumu kalmış bir topluluktur. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi yer temin ederek destek verir. İşler sadece eski eserleri gün yüzüne çıkarmakla kalmaz ney ve nazariyat dersleri de faaliyetlere eklenir. Cumartesi günleri her çalışmanın başında, hiç duyulmadık bir makamdan bir örnek ve konser programının çalışmaları büyük bir zevkle yapılmakta. Bu koroda üç profesör, üst düzey yöneticiler, avukatlar, mühendisler, ev hanımları ve her meslekten insanlar var. Erdoğan hocanın hiç şakası yoktur. Parmağını birine uzatır ve "Bir şarkı söyleyiniz" deyiverir, ve o kişiler her defasında bir profesyonel gibi kalkar ve şarkısını söyler. Tarihin derinliklerinden günümüze kadar her eser burada hayat buluyor.Bu çalışmalara izleyici olarak herkes katılabilir. Bu yazıyı okuyorsanız davetlimiz olduğunuzu bilin lütfen.
     Müziğin kökleri çok derinlerdedir. Ne yazık ki belli başlı kurumlar bile geçmişe arkasını dönmüş 128 olduğu bilinen makamlar en fazla 10 a indirgenmiş sadece TRT repertuvarındaki 20.000 civarındaki şarkı ve saz eserinin de topu topu 200 kadarı ile oyalanıp duruyoruz. Muazzam bir hazinenin üzerinde oturduğunun farkında olmayan  fukaralara dönmüşüz Tarihi kazmanın ve hazineyi gün yüzüne çıkarmanın zamanıdır. Ve her hafta birkaç mücevher önümüzde......