15 Ağustos 2012 Çarşamba

Geyik Muhabbeti

           Nefes nefese arkadaşlarının dinlendiği yere geldi. Allak bullak olmuş bir vaziyetteydi. Sohbetlerini kesen arkadaşları ona merak ve endişeyle bakıyorlardı. Heyecanının geçmesini bir süre bekledikten sonra hepsi birden.
           "Neler oldu? Ne bu halın? arkadaşın nerde" diye soru sağanağını ona yönelttiler. Şimdi merakla onun söze başlamasını bekliyorlardı.
           "Etrafı dolaşıp bu karda sığınabileceğimiz kuytu bir yer arıyorduk. Daha çabuk uygun bir yer bulabilmek için birbirimizden ayrılmıştık. Sonra sesler duyarak geri döndüm. Çalıların arasından dikkatle etrafı gözleyerek ilerledim. Arkadaşımı iki kişinin yakalamış olduğunu gördüm. Dehşete kapılmıştım. Bir an ileri atılıp onları şaşırtıp kurtarmayı deneyecektim ki adamlardan biri  bıçağını arkadaşımızın boğazına daldırdırıverdi. Bir anda elim ayağım kesilmiş bu dehşet anından donup kalmıştım. Adamlar bu cinayetten öyle mutluydular ki şaşırıp kalmıştım. "Kim bilir belki onlara bir kötülük yapmış küfür falan etmiştir diye düşündüm." ama bilirsiniz o hiç küfür bilmezdi. Gözlemeye devam ettim.
           Adamlar öylesine keyifli ve zalimdiler ki şaşar kalırsınız. Arkadaşımın kanı daha akmaya devam ederken derisini yüzmeye ve iç organlarını dışarıya çıkarmaya başlamışlardı bile.
          Bu işin uzun süreceğini, zamandan kazanmak için birinin ateş yakması gerektiğini konuşuyorlardı. Sonunda biri etraftan dalları kırmaya ve ateş yakmaya girişti. Bu normaldi onlar da ben de çok üşüyorduk. ama benim ateş yakma şansın yoktu. Gözetlemeye devam ettim. Arkadaşımın kaba etlerinden kocaman bir parça kesip onu doğramaya başladı adam. Diğeri ateşi iyice harlandırmıştı. Derken etleri közlerin üzerine yerleştirmeye başladı.
           Böyle zalimlik görmedim. Arkadaşımızın eti bir yandan pişerken kokusu burnuma geliyordu. Bir taraftan pişen etleri atıştırıyor bir taraftan da cesedi parçalamaya devam ediyorlardı. Biri çantasından birkaç naylon torba çıkardı. Parçaladıkları cesedi torbalara dolduruyor ve iki eşit parçaya ayırmaya özen gösteriyorlardı.
           Tam işlerini bitirmek üzereydiler ki karanlığın içinden elinde kocaman bir silahla üniformalı birisi belirdi. Çok ama çok sevinmiştim. Şimdi onları yakalayacak ve bu cinayetin hesabını soracaktı.
          "Hayrola ne yapıyorsunuz burda yine mi birini öldürdünüz?" diye sordu. Kaatiller hiç istiflerini bozmadan,
          "Evet şansımız yaver gitti kerata kendi ayağıyla buraya geldi" diye cevapladı soruyu. Sonra da "Aç mısın sana da birkaç parça ikram edebiliriz." dedi.
          Üniformalı adamı tanımıştım Orman kurucusuydu. Ama neden onları yakalamıyordu ki.
          Sonra korucu konuştu. "Onlar tek gezmezler birkaçı daha buralardadır. İzlerini ararsak onları kıstırabiliriz" Deyince bütün ümitlerim kırıldı. Çok büyük tehlikedeyiz hemen savuşalım."
         Grup hemen toparlandı oradan uzaklaşırlarken biri başını sallayarak düş kırıklığı ile konuştu.
         "Bu orman korucusu bize yem taşımak ve kışın hayatta kalmamızı sağlamak için maaş alan değil mi? şimdi biz kime güvenecek ve nereye sığınacağız. Nedir bu geyiklerin insan oğlundan çektiği." Diyerek korku ve endişeyle insanların bölgesinden çıkarak daha güvenli olan kurtların bölgesine doğru karanlığın içinde kayboldular.

1 yorum:

  1. Bu olay YEDİGÖLLER bölgesinde 1060 lı yıllarda geçer. Geyiği yakalayıp kesen köylüler Koruma memuru ile birlikte ziyafet çekerler. O tarihlerde YEDİGÖLLER Dirgine işletmesine bağlıdır. Durum İşletme müdürüne iletilir o da "Bana da bir but ayırsaydınız" der. Bunu orada kaldığım 1966 yılında olayı şikayet etmiş ama bir sonuç alamamış olan bir Orman koruma memuru anlatmıştı.

    YanıtlaSil