6 Eylül 2015 Pazar

Anılara yolculuk MUNCUSUN

MUNCUSUN.
        Kafamın bir tarafında hep eski yaşadığım yerleri özlemek, oraları ne yapıp edip bir defa daha görmek fikri yaşar. Fırsat buldukça da gerçekleştirmeye çalışırım. Sanırım bunun asla gerçekleşemeyeceği bir yer var o da Van. Malum, terör bunu engelleyen en önemli şey.
Yakın köşedeki oda bizim üç ay yaşadığımız yerdir. 
Kayseri birden fazla gittiğim çocukluk günlerimin geçtiği yerdir. Yine de ayrıntılara ulaşmak son derece güç oluyor. Bu defa eşimi de alarak ve daha rahat hareket etmek için kendi arabamla onca yolu göze aldım.
         Şehir dışında Gesi ve Muncusun gitmek istediğim yerlerdi. Yola koyulduk.
Şehirdeki değişim öyle muazzamdı ki eğer kale, camiler ve kümbetler olmasa en fazla 5 yıl önce gittiğim Kayseride kaybolmak işten bile değildi.
İlerdeki kapı odamızın kapısıydı.
         İlk defa Muncusun ve Gesi için yol tarifleri aldım. Çevre yolları, viyadükler ve kavşaklar öylesine karmaşıktı ki şehirden çıkmak da bir sorundu. Neyse ki tabelalar ve biraz da içgüdü ile Sivas yolundan şehri terk ettik. Yine de yol sormadan köy bulmak kolay değildi. Karizmayı çizdirmek pahasına sordum. Ama küçük bir sorun vardı ben MUNCUSUN diyordum onlar düzeltip MANCUSUN diyordu. “aklımda yanlış kalmıştır diyerek yeni adı “Yeşilyurt” olan köye doğru yöneldik.
O zamanlar bize çok görkemli gelen merdivenler artık bir harabe
         Köye girerken artık kendimden ve hafızamdan emin değildim. Aklımda kalanla örtüşen tek bir görüntü yoktu. Köyün dar, karmaşık, inişli çıkışlı ve yer yer de traktörler tarafından kapatılmış yolları çok ama çok yabancıydı. Akıl sağlığımı kaybettiğimi düşünmeye başladım. Köylülere sordum onlar da bilmiyor. Sonunda yaşlı bir teyze aradığım yerin GÜNEŞLİ diye bir yer olduğunu söyleyip de köyün labirent sokaklarından nasıl çıkacağımızı tarif edince derin bir nefes aldım ve moralim düzeldi. Köylerin isimlerini neden bu kadar sık değiştirirler onu da anlamış değilim ya neyse.
          Bu defa da GÜNEŞLİ yolunu bulmak problem olmaya başladı. İki iş yerine uğrayıp sordum. Bu sorduğum insanlar da meğer Suriye’li imiş. Sonunda bir benzinci bizi doğru yola yöneltti de ben de MUNCUSUN’u bulabildim. Köyler şehirler kadar büyük değişimlere uğramıyor. Zaman buralarda donuyor ve bellekte kalanlarla büyük ölçüde örtüşüyor.
Karakol binasının Güneybatı köşesi. Babamın makam odası bu rasıydı
Meydan çeşmesi aynı yerde ama bir hayırsever düzenleme yaptırmış.
          62 yıl geriye giderek hayatımın 3 ayının geçtiği artık tamamen terkedilmiş olan jandarma karakol binasını fotoğraflamaya başladım. Her ne kadar burada tek bir odada kocaman bir aile, sıkıntılı günler yaşamış olsak da yine benim hayatımdı ve seviyordum. Burada bize uzaydan gelmiş gibi davranırdı akranlarımız. Hatta geldiğimiz yerde (Konya) güneşin rengini bile soran çocuklar olmuştu. Kızkardeşim Yüksel burada (y) dediği (r) den kurtulmuş ve bu karakol binasının duvarında otururken PARA demeyi başarmıştı. Vurduk köyün sokaklarına tek tek aynı kalanları ve değişenleri görerek iki ayrı zaman dilimini üstüste bindiriyordum.  Artık süslü bir kaldırım olan yerde çeşmenin akarı vardı ve biz burada adeta maket şehirler kurar su çarkları değirmenler ve evler kurardık. Öylesine ciddiye alırdık ki on kadar çocuk hiç ses çıkarmadan kavga etmeden saatlerce işimizi yapardık. Köyün hemen her bahçesinde dalların taşıyamayacağı kadar çok yetişen ve inanılmaz lezzetli kaysılarından hastalanacak kadar çok yerdik.
Muncusun  hatırası.
          Muncusunlular bu garip konuklarla hemen ilgilendiler. Geliş sebebimizi anlatarak anılarımı paylaşmaya çalıştım bizimle ilgilenen, sonra da evine çaya davet eden köyün öğretmeniydi. Ne yazık ki zamanımız yeterli değildi. Ayaküstü hafızamızda kalanları paylaştık ama onlar çok gençti ve bizi de anımsayan kimse olmamıştı.

          İçimdeki özlem ateşinin üzerine kocaman bir kova su atmış ve rahatlamış olarak gönlümün şarkısını söyleyerek dönüş yolunu tutturduk. Çok zaman kaybetmiştik ve gün sona ermeden verdiğimiz bir sözü yerine getirmek için şehrin karmaşık labirentlerine daldık. Neyse ki birkaç yanlış kavşak, birkaç sonuçsuz denemenin sonunda aradığımız akrabalarımızın evini bulduk. Karseri’de daha çok gidecek yerim vardı. Ve gidecektim de….
1873 yılında yapılan bir Muncusun Evi.

Kim bilir kaç defa bu kapıyı çalmış ve Adviye teyzenin sarımsaklı ketesinden yemişimdir.



Hiç değişmeyen ve umarım hiç değişmeyecek bir tarihin tanığı Muncusun evi.

Muncusundaki en önemli değişiklik bu park ama bence hiç yapılmamalıydı. bunun için eski okul yıkılmış ve oradaki ulu ağaç kesilmiş. Burası köyün dükkanı, kahvesi ve bacasında leylek yuvası ile  kalbinin attığı yerdi. Yazık olmuş.
Değişmemesini dilediğim bir tarih daha en az 250 yıllık.







2 yorum:

  1. Sayın Vural Atılgan Bey, Facebook. ta Güneşli den KAYSERİ Erciyes ve Güneşli kasabası Muncusun sayfalarına üye olabili r siniz, orada çokça eski ve de yeni resimler sizi bekliyor. Selâmlar.

    YanıtlaSil
  2. Vural Bey ayrıca youtube.com Da muncusun güneşli kayseri olarak ararsanız birçok yeni ve eski videolar da bulabilirsiniz, sizde de o tarihlerden resimle r varsa tabiiki bizlerle paylaşırsanız bir tarihe de ışık tutmuş olursunuz. hürmetler. Halit Taner Turan.

    YanıtlaSil