3 Eylül 2012 Pazartesi

Çeşme Cinayeti

     Yanılmıyorsam 2002 yılıydı. Bir görev gezisindeydik. İç Egede günlerce dolaşacak, mesleğimizle ilgili araştırmalar yapacaktık. Kütahya'nın Emet ilçesine gitmek için ara yollarda dolaşıp duruyorduk. Birden bir kalabalığın önümüzdeki otobüslerden inerek sağdaki antik Roma tapınağına doğru akmaya başladığını gördük. Hemen aracımızı durdurarak biz de burayı görmeye karar verdik. Güzergahımızı incelememiş olduğum için burası hakkında hiç bir fikrim olmamıştı ama çok güzeldi. Uzun gezimiz sırasında yanıma aldığım bol miktardaki filmleri ne yazık ki cömertçe harcamış olduğumdan sadece bir iki kare çekebilecektim. buna fena halde üzülmüş ama buraya mutlaka bir daha gelmeye ve doyasıya fotoğraf çekmeye karar vermiştim.
     Buradaki görkemli Zeus mabedinin iki özelliği olduğunu söylemişlerdi. Birincisi dünyadaki sayılı bütünlüğünü koruyan iki mabetten biri oluşuydu ki bu unvanını Gediz depremi ile kaybetmişti. İkinci özelliği de aslında her mabette bulunması gereken ama günümüze hemen hemen hiç birinin taşıyamadığı HADES (cehennem) katının hala var olmasıydı. İnanışa göre bu tapınakların mahzeni HADES e açılırdı. O zamanın kâhinleri veya rahipleri müşterilerini buraya indirir ve Kerberosa verecekleri rüşvetle yeraltı nehrinden kazasız belasız geçirerek cennete ulaştırırlarmış. (daha geniş bilgi için mitoloji kitaplarına bakılmalıdır.) İşte bu mahzen yerli yerinde duruyordu ve arkadaşlarımla buraya inmiştik.
     Zamanımız çok dardı ve esas Aizanoi ye göz atma imkanımız yoktu. Oradaki görevliye "yakınlarda başka enteresan bir şey varmı?" diye sorduğumda tapınağın güneydoğusunda dünyanın ilk borsasının ve hemen yanıbaşında da 2000 yıldan daha uzun bir süredir hiç kesilmeden akan Roma Çeşmesi'nin olduğunu söyledi. Hemen alelacele oraya koştum. Makinemdeki son filmi tapınakta çekmiştim o yüzden sadece birkaç yudum su içip yüzümü ve ellerimi bu ikibin yıllık çeşmenin suyunda yıkadım. Çeşme büyük ölçüde hoyrat eller tarafından hırpalanmıştı ama taşları ve yalağı, tapınağın malzemeleri ile aynıydı. Aynı taşlar ve aynı işlemelerin kalıntıları.
     Kendi kendime buraya tekrar gelmeye söz vererek ayrıldım. Burası aklımdan hiç çıkmayacaktı.
     2007 yılında tatil dönüşü yolumuzu değiştirerek Denizli üzerinden(İzmirden) planlayarak yola çıktık. Bu defa da Uşak yolunu kaçırdığımız için kısmet olmadı ama bu sene planı sağlam yaptım. Uşakta bir gece kalarak Sabah yola çıktık. Uzun ve zahmetli bir yolculukla Çavdarhisara geldik. Artık makinem digitaldi ve istediğim kadar fotoğraf çekebiliyordum.
    Eşime ve baldızıma hem burayı anlatıyor hem de deklanşöre basıyordum, genel, özel, ayrıntı nasıl istersem.
    Son sürprizim Tarihin ilk borsa yeri ve yanındaki ikibin yıllık çeşmeydi. Oradan da kazı alanına geçecek ve Anfi stadyumu görecektik.
    Çeşmeye vardık ve ınınınııııın karşımızda işlenmiş koskoca bir ÇEŞME CİNAYETİ: hangi ahmak, hangi cahil, hangi izandan yoksun kişi buraya el atmıştı ve yine aynı sıfatlara sahip kim buna izin vermişti. Şaşırdım kaldım. O kadar bozulmuştum ki                neredeyse fotoğraf çekmeden dönecektim. Hemen arabamıza atlayarak Aizanoi ye buruk bir veda ile ziyareti yarıda keserek evimizin yolunu tuttuk. En az iki saat ağzımı bıçak açmamıştı. En az benim kadar üzgün olan eşim sonunda sevinecek bir şey buldu. "Vuralcığım hiç değilse suyu kesip başka bir yere tahsis etmek akıllarına gelmemiş. İkibin yıldan sonra da akmaya devam ediyor işte" Dehşetle eşime baktım. "Aman bir daha bunu söyleme ve eşşeğin aklına karpuz kabuğu gelmesin." diyebildim. Haklıydı.
   
      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder