11 Eylül 2012 Salı

Karun Hazinesini Keşke getirmeseydik.

      Aizanoi, antik kentini gezmeden önce, önceki blogumda yazdığım gibi Uşak şehrini şöyle bir harmanlamıştık. Kentin eski mahallelerini dolaşıp fotoğrafladıktan sonra Dünyaca ünlü, belki de en ünlü olan Karun hazinesini görmek için Uşak Müzesi'ne yollandık. Şehrin hemen ortasında ulaşılması çok kolay, şirin ve küçük bir müze ama söylendiğine göre dünyanın en çelişkili müzesi. Neden mi?
    İçeriye girer girmez hemen iki görevli yerlerinden fırlayıp bizi büyük bir nezaket ve ilgiyle karşıladılar. Hani müzenin kapısında ÜCRETSİZDİR yazmasa ve zaten yaşımızdan dolayı ücretsiz gezebileceğimizi bilmesek o günün bütün masrafını bize ödetmeye çalışan boğazdaki balık lokantasının garsonları sanacağız. Ama hiç de öyle değil. Gerçekten iyi yetiştirilmiş ve işlerini, çok iyi yapan korumalar. (kendileri söyledi)
      Bize ayrıntılı bir şekilde bilgi veriyor ve fotoğraf çekmemize (flaş kullanmamak kaydı ile) yardımcı oluyorlardı.
      Gerçi biz 1980 li yıllardan beri(belki daha eski) verilen müthiş hukuk mücadelesini gazetelerden okumuş ve çok meraklanmıştık. Hani paramız olsa "nasıl olsa onları vermezler şöyle bir uçağa atlayıp Newyork Metropolitan Müzesine bir uzanalım da şu hazineyi dünya gözüyle bir görelim" diyecek nokdayız. Neyse gazeteler yazdı, "nihayet hazine Türkiyede" diye de biz de rehavete erdik.
      Sonra birkaç zaman daha müze ve Karun hazinesi gündeme geldi de hafızamız ve merakımız tazelendi. Acele etmeye gerek yoktu artık. Orada bir müze var uzakta (Uşaklılar için yakında) gitmesek de görmesek de o bizim müzemizdir demişken artık bu yıl karar verildi....
     450 parça olduğu söylenen hazinenin 300 parçası sergileniyor. Sizlerle bunlardan çok azının fotoğrafını paylaşacağım.

     Türkiye Özgen Acar sayesinde 1960 lı yıllarda Uşak -Güre yakınlarındaki tümülüsten çıkarılan ve 160 bin lira gibi bir fiyata Metropolitana kaçırılan bu eserlerden haberdar oluyor. Başlatılan hukuk savaşı için bu eserleri çıkaran köylülerden biri iki defa ABD ye götürülüyor ama yapılan teşhise rağmen bunu ispat saymıyorlar. Sonunda bir tesadüf oluyor ve Karun'un lahit kapağını bizim uzmanlardan biri açıyor. Bir de ne görsün. Sarsıntıdan zarar görmesin diye kapakla lahit arasına satıldığı günkü Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin sayfaları yerleştirilmemiş mi. Mahkeme heyeti bunu delil kabul ediyor ve işte o zaman Metropolitan davadan çekileceğini ve eserleri iade edeceğini söylüyor. Ne de olsa akıllı adamlar. Hem eserleri hem de hukukun masraflarını karşılamak yerine eserleri veriyorlar. Türk hükumeti bazı kaynaklara göre hazineyi alana kadar 42 milyon dolar harcadı.
  Gelin görün ki bu güne kadar kayıtlara geçmiş yabancı ziyaretçi 750 dolayında. Yerli ziyaretçi sayısı (okulların zorunlu gezilerini saymazsak) o da o kadar. Uşaklılar da bu enfes hazineye ne yazık ki ilgi göstermiyormuş. İnsanın keşke gelmeseydi de hiç değilse orada seyredilseydi 42 milyon dolar ve bir o kadar emek ve strese girilmeseydi. diyesi geliyor.
     Son çelişki ise daha da trajikomik. O gün, müzeye komşu bir evde sanırım bir cenaze vardır. Gelenekler göre de binanın önünde ölenin hayrına gelene geçene pilav üstü kavurma ve ayran dağıtılmaktadır. Müze müdürü bu fırsatı değerlendirir ve adamlarına "Haydi siz de gidin hayır pilavından yiyin ben buradayım" der ve daha önce nasıl dışarı çıkarıp sahtesini yaptırdığını bilmediğimiz Kanatlı at objesini aslı ile değiştirir. Ancak nöbeti devralan koruma ilginç bir şekilde eserin sahtesi ile değiştirildiğini anlayarak savcılığa bildirir. Olayın gerçekleştirildiği anlaşılır ve müdür 6.5 yıl hapis cezasına çarptırılır. Asla konuşmaz ve Kanatlı Deniz atı heykelciğinin ne olduğunu söylemez. Şu anda müzede sergilenen imitasyonudur. Gerçi o da saf altın ama kopya)



İşte hazinenin en değerli parçalarından biri. Uğrunda bir mesleğin feda edildiği 6.5 yıl yatmayı göze aldıracak kadar iştah kabartan, göz döndüren parça. Neredeyse orijinal büyüklüğü gördüğünüz kadar, belki daha küçük. Fondaki kumaşın dokusu bu konuda bir fikir verebilir.


 Bu da kenarlarına sıkıştırılan Türk gazetelerinin şahitliği ile bizin olduğunu ispatlayan kapağın bir parçası

  İşte böyle sevgili izleyenlerim siz karar verin. Ben "Karun Hazinesini keşke getirmeseydik "diyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder