Eyüp Bey’in
benim, benim de Eyüp beyin varlığından, dünyada olduğundan haberimiz bile
yoktu. İnsanlar öyledir. Aynı dünyada, aynı kentte, hatta aynı apartmanda
otururlar da birbirlerinin varlığından haberdar olmazlar. Modern insan yaşamı
böyle.
Biz Eyüp Bey’le
ne aynı kentte oturuyorduk ne de aynı mahallede. Bir gün Oğlumun bize
tanıştırmak için getirdiği Eylem olmasa Eyüp Bey’in varlığından belki de hiçbir
zaman haberimiz olmayacaktı.

Gerçek bir
entelektüel gerçek bir sanatçıydı. Güncel konulara bakışı, analizleri ve
fikirleri ne derecede aynı kulvarlarda olduğumuzu ortaya koymuştu.
Öğretmenlikten
emekliydi ve daha da önemlisi bir sanat dalının uzmanı oluşuydu. Resim
sanatının.
4 yıldan fazla
sürdü dostluğumuz ve dünürlüğümüz. Çok daha fazla sürmesini dilerdim ama o bunu
sürdüremedi.
Eyüp Bey, hemen
her birlikteliğimizde yepyeni bir özelliğine şahit olduğum ender insanlardan
biriydi. İnsanlarla inanılmaz sıcak ilişkiler kuruyor. Benim önünden hiç fark
etmeden geçtiğim yerlere ilgi duyuyor ve girip oradaki insanlarla dostluklar
tesis ediyor kalıcı ilişkiler kurabiliyordu.

Kadıköy’deki
neredeyse tüm antikacılarla tanışıyordu. Antikacı dükkânlarını bilirsiniz. Genelde
genişlemiş boş zamanların içinde yaşayan, dostluğa ve sohbete yatkın insanlar
olur. Her insanla konuşacak şeyi olan Eyüp Bey onlar için bulunmaz bir dosttu.
Özellikle de bedava bir sanat danışmanı oluşu onun dostluğunu ve ziyaretlerini
kıymetli kılıyordu. Birkaç defa birlikte uğradığımız bu antikacıların hep
gösterecek bir tablosu veya değerlendirmesini istedikleri objelerinin olduğunu
görmüştüm.


Onkolojiyle
olan temaslarda da durum yüzüne karşı söylendiğinde en ufak bir panik ve ruhsal
çöküntü göstermemişti.
Torunumuz onun
en büyük yaşam kaynağıydı. Onun tüm ele avuca sığmazlığına ayak uydurmaya
çalışıyor, adeta yepyeni bir hayatı yeniden yaşıyordu.

Eyüp Bey
doktorların tahmininin neredeyse üç katı kadar bir zamanı yani tam bir yılı ümitleriyle,
tasarılarıyla ve hobileri ile çevresindeki insanları hayrete düşürerek ve
hayranlığını kazanarak yaşadı. Son birkaç haftaya kadar ayağındaki müthiş
ağrıya rağmen dostlarını ziyaret ederek, gezilere çıkarak geçirdi.
Onu toprağa
verdiğimiz gün evde üzerinde çalışıp neredeyse tamamlamış olduğu “kır evi
maketini” görünce bir kez daha ne kadar saygı duyduğumu kavramış oldum. Bu onun hastalığını öğrendikten sonra memleketi Sinop'ta yaptırmayı tasarladığı evin maketiydi. "Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşa" emrine olan inanç bu olsa gerekti.
Son günlerinde
birkaç defa adını andığı küçük yaşta kaybettiği kızı “Eriş” i rüyasında
gördüğünü söylemiş. Tanrı inşallah cennetinde küçük kızı ve kaybettiği diğer
yakınları ile buluşturur. Eyüp Bey seni hiç unutmayacağız. Nur içinde yat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder