27 Nisan 2013 Cumartesi

CELİL YAĞIZ BİR ÖNCÜDÜR


   Celil Yağız tanımaktan, hem de iyi tanımaktan onur duyduğum, iyi bir tiyatro sevdalısı ve bilge bir insandır. Onu 1972 yılında tanıdım. O zaman iki ortak yönümüz olduğunu fark ettik. Birincisi eğitimini aldığımız ormancılık mesleği diğeri de fotoğrafçılıktı. Tanışmamıza neden olan da fotoğrafçılıktı.
  O mesleğini bırakmış Düzce’deki stüdyolarında (Foto Sunar) profesyonel olarak fotoğrafçılık yapan bir öncüydü. Benim önerime kayıtsız kalmayan Ereğli İşletme müdürü rahmetli Tarık Artvin işletmenin faaliyetlerini ve önemli yerlerini fotoğraflama görevi vermişti. Teknik işleri Düzceden getirttiği Celil ile birlikte yapacaktık. Celil ile günlerce dağ bayır dolaştık. Çok güzel fotoğraflar çektik. Arşivledik ve dev panolar yaparak işletmenin odalarını, koridorlarını süsledik. Günlerce Düzce’deki evlerinde misafir oldum ve geceler boyu bu dev panoları birlikte yaptık.
İşte o zaman Celilin ilk öncülüğüne tanık oldum. Celil Türkiye’de ilk renkli fotoğrafı basan kişidir. Bunu pek çok kişinin bilmediğini tahmin ediyorum. Zira Celil bununla övünecek ve reklamını yapacak biri değil. Onun ilk renkli baskılarından birkaçı arşivimdedir uygun bir zamanda yayınlama sözü veriyorum.
Aradan yıllar geçti. Celille yollarımız İstanbul'da bir defa daha kesişti. Birlikte bir laboratuar kurduk. Ancak köprülerin altından akan sular başkalarının dev yatırımlarla kurduğu laboratuarlar karşısında yenik düşmemize neden oldu ve dostça, hesap kitap yapmadan el sıkışıp öpüşüp ayrıldık. İkimiz de haksızlığa uğramadık da uğratmadık da.
Çok sonraları Celil’in Düzce’de bir özel tiyatro kurduğunu öğrendim. Bu da bir öncülüktü sanırım. Ve o bunu gerçek bir aşkla yapıyordu. Yakınlarından destek görmediğini sanıyorum. belki de “Ne işin var tiyatroculukla mesleğini yap veya ağabeyine biat et git yanında çalış” falan da demişlerdir. Ama o hayatını bu 30 lu yıllardan sonra keşfettiği büyük aşkına adadı kendisini. Düzce’deki tiyatrosunun onu büyük zararlara sürüklediğini duymuştum ama öyle mi emin değilim. Öyle bile olsa Celil buna aldırmamış ve aşkının peşinde koşmuştur bundan eminim.
Halife Memun Kays’ın (Mecnun) Leyla için yanıp tutuştuğunu Mecnun (Deli) olduğunu öğrenince Kays’ı yanına çağırtır. “Yahu Kays bu Leyla’nın neresini beğeniyorsun. Kızın bir gözü kör, bir ayağı sakat, yüzü çiçek bozuğu vaz geç ondan sana güzel bir kız alayım” der. Kays’ın (Mecnunun) buna cevabı, “Halife hazretleri sen onu kendi gözünle değil de benim gözümden görebilseydin böyle düşünmezdin” olur.
Celil’in İpsiz Recep dizisinde ikinci başrol oyunculuğu sırasında Kadir İnanır’ın kıskançlıktan deliye döndüğünü anlatmıştı o dizinin kamera arkasında çalışanlarından bir dostum. Çünkü o kadar rolüne kendisini veriyordu ki Celil, Kadir gölgede kaldığına inanıyordu. Neyse bunlar gerçek mi uydurma mı bilmiyorum ama söylenen buydu.
İşte Celil, Kays misali aşkla bağlıydı tiyatroya. Kasabasında öncü olmak ve bu aşkını orada yeşertmek ve yaşatmak sevdalısıydı. Ama uzun bir serüvene Düzce dışında da devam ettiğini Atatürke ve Cumhuriyete bağlılığını destansı tek kişilik oyunlarla taçlandırdığını duydum. Birçok büyük şehrin ünlü tiyatro salonlarında oynadığını da biliyorum.
Dün bir şey yazmış Facebook’a
İnsanı sanata çeviren üç kanun.
1-Aşık olmak
2- Aşık olmak
3- Aşık olmak ve onun uğruna HİÇLİĞE ulaşmak.
Evet hem de çok zor. Çünkü sanat… zerzevat değil. Çok emek ister, sabır ister, hiçbirşey beklemeksizin bir de YÜREK ister.
Bunlar Celi Yağız’ın yazdıkları. Ama benim buna itirazım var. Sanat yaparken para peşinde koşmamayı, ün peşinde koşmamayı, birilerini çiğnemekten kaçınmayı anlar ve saygı duyarım. Ama sevgili Celil Alkış ne olacak haa alkış. Sanatçıyı bağımlı yapan, o aşka o dev yüreği köle eden alkış değil mi. Sanatın kanı ve ruhu Alkıştır, birilerinin yanına sokulup seni candan kutlamasıdır. Seni sokakta gördüğünde önünü iliklemesidir. İşte sevgili Celil tüm gerçek sanatçıların Leylası alkış değil mi? Üstelik de insanlar bedava olduğu halde hak etmeyenden ölesiye esirgerler hak edene ise ayağa kalkarak sunarlar. Eminim senin AŞKINI hep canlı tutan hak ettiğin alkışlardır.



1 yorum:

  1. Sevgili Celil artık aramızda değil. Bu yazıyı 27 Nisan 2013 günü onun o aşk aşk aşk. üçlemesi için yazmışım. Şimdi onunla ilgili kayıtların peşinde koşuyorum. Ortak dostumuz Yavuz Vural yardım sözü verdi. hatıranı yaşatma umudu ile ruhun şad olsun sevgii arkadaşım.

    YanıtlaSil